Hatırlatmakta fayda var, Adnan Menderes 1930 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'ne katılmış ve ilk defa 1931 yılında yapılan seçimde Aydın milletvekili olarak meclise girmiş bir siyasetçi.
Adnan Menderes 1935, 1939 ve 1943 tarihlerinde yapılan genel seçimlerde de CHP Aydın milletvekili olarak tekrar mecliste görev almış, Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün ardından CHP'nin başına geçen İsmet İnönü'nün bütün üretim araçlarını devletleştirme faaliyetlerine karşı çıkınca Dörtlü Takrir olayı ve parti içi muhalefetten dolayı 1945 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nden ihraç edilmiş.
Adnan Menderes bu aşamadan sonra 1945'te, CHP'den birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celâl Bayar, Mehmet Fuad Köprülü ve Refik Koraltan ile Demokrat Partiyi kurmuş.
Burada bizim meramımız rahmetli Adan Menderes’in hayat hikayesini yada siyasi başarılarını anlatmak değil, “1945 yılında CHP milletvekili olan Adnan Menderes ile partinin genel başkanı İsmet İnönü belli noktalarda anlaşma sağlayabilselerdi, Menderes ve arkadaşları CHP’den ayrılacaklarmıydı.?” sorusu o gün bu gündür soruluyor ancak kimsenin de tatmin edici bir cevap bulamadığı muhakkak.
Demokrat Parti sonrasında Türkiye’de pek çok siyasi parti kuruluşunu tamamladı, bir kısmı belli bir süre iktidarda kaldı, bir kısmı da kurulduğu ile kaldı ve tarihin tozlu rafları arsındaki yerlerini aldı.
Türkiye’de sağ-sol tartışması o gün bu gündür bir türlü sonuçlanmadı, 1960’ta yapılan ihtilal, 1972 yılındaki muhtıra, 1980 yılındaki ihtilal ve en son 15 Temmuz tarihindeki ihtilal girişimleri de bizim ülke olarak yapmamız gereken atılımı sürekli öteledi.
Bugünlerde özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin yüzde 50’yi mecbur etmesi vatandaşımızı da buna bağlı olarak seçmenimizi de tam olarak ortadan ikiye böldü ve üzülerek görüyoruz ki bu bölünme her geçen biraz daha derinleşiyor.
Biz 1985 yılı itibarı ile aynı yerleşim merkezinde ikamet ediyoruz, o günlerde 25 yaşında bir genç olarak olaylara bakıyorduk, geçen yıllar içerisinde etrafımızdakiler ile birlikte olgunluk dönemini yaşadık şimdide 69 yaşına ulaşmış bir vatan evladı olarak yaşantımıza devam ediyoruz.
12 Eylül 1980 ihtilaline kısa bir zaman kala sahneye sürülen sağ-sol kavgası dış güçlerin ve onların yurt içindeki işbirlikçileri tarafından da köpürtülünce bir sabah beşli cuntanın başı Kenan Evren bütün Türk milletini derin acılar içerisinde bırakan baskıcı yönetimi uygulamaya başladı.
Aynı kıbleye yönelen
Aynı değerler için mücadele eden
Sevinçte, tasada bir olan,
Bu millet siyaset vesilesi ile sürekli ayrı noktalarda tutulmaya devam edildi.
Siyasetin dayattığı acımasızlık içerisinde
Kardeş öz kardeşi ile,
Baba evladı ile,
Anne öz kızı ile
Akraba en yakın akrabası ile
Ayrı düştü, selamı sabahı kesti, Düğününe, cenazesine katılmadı.
Bugün hayatımızı sosyal medya ele geçirmiş durumda, Böylesi bir noktada da siyasi partiler ister istemez kendilerini sosyal medya vasıtası ile seçmenlerine, üyelerine ve sempatizanlarına ulaşmaya çalışıyorlar.
Bizimde sosyal medya hesaplarımız var, dolaysı ile tüm partilere mensup arkadaşlarımızın iletilerini istesek te istemesek te takip etmek durumunda kalıyoruz ve gördüklerimiz karşısında inanın utanıyoruz.
Yazımızın başındaki Adnan Menderes örneğini şunun için verdik, Türkiye’de şu an var olan siyasi partilerin içerisinden çıktıkları ana kaynak CHP’dir, yine yukarıda belirttiğimiz gibi Adnan Menderes ile İsmet İnönü belli noktalarda uzlaşma sağlayabilselerdi DP yada başka bir siyasi parti olacakmıyd.?
İnanın çok merak ediyoruz.
Benim Mirza Dedem (Annemin babası)120 yaşında bu dünyaya veda eti, Rahatsızlık dolayısı ile son birkaç yılını saymaz isek Mirza dedemin bütün ömrü Köy camisini sabah namazı öncesi açmak, yazın serin kışın sıcak tutmak ve yatsı namazına kadar cami cemaatinin camide ibadetlerini rahat bir şekilde yapmasına zemin hazırlamaktı.
Biz 1980’li yıllarda sıkı bir CHP’li olan Mirza dedemi MHP’ye oy vermeye ikna etmek adına aklımıza gelen tüm yolları denememize onunla günlerce birlikte namaz kılmamıza rağmen ne zaman “Dede bu seçim MHP’ye oy ver” desek, Rahmetlinin cevabı anında “Ben CHP’liyim Dinimden dönmem” olurdu.
O günün şartlarında rahmetli Mirza dedem CHP’yi din olarak kabul ediyordu, aradan çok uzun bir zaman geçmesine rağmen pek çok seçmenimiz sempati duydukları siyasi parti yada partileri yine din olarak kabul ediyorlar ve bu çerçevede en yakınındakiler ile kavga etmekten asla geri kalmıyorlar.
Siyasi partiler yüzünden çok büyük bir çoğunluk yıllardır birbirlerine selam sabah vermiyor, Bugün sosyal medyada dün aynı partide olmalarına rağmen bugün başka siyasi partilerde görev yapanların birbirlerine olan hakaretlerini ve sonrasında ortaya çıkan kavgaları görünce inanın çok üzülüyoruz.
Bizim dün olduğu gibi bugünde bir arada olmaya aynı duygular etrafında buluşmaya ihtiyacımız var, Herkesin dilinde pelesenk olan “Bir arada olalım” ifadesi maalesef siyaset kurumunun sertliği yüzünden bir türlü hayata geçirilemiyor.
Partiler bugün var yarın yok ancak bizim siyaset dolayısı ile selamı sabahı kestiğimiz üst komşumuz ile yan komşumuz ile ilişkilerimiz devam ediyor, Tuz-ekmek lazım olduğunda kapısını çaldığımız, rahatsızlandığını duyulunca üzüldüğümüz, vefatı sırasında tabutunun altına girip gözyaşı döktüğümüz komşularımız ile siyaset dolayısı ile bir ömür ayrı kalıyoruz.
Yaşımız geçtikçe siyaseten ayrı kamplarda olmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu daha iyi anlayabiliyoruz, Bu memleketin en sağdan en sola kadar tüm erkek üyeleri hep beraber askerlik görevini yapıyor, Sistem “bu sağcı bu solcu” demeden hepimizden vergi alıyor, Olağanüstü bir sıkıntı sırasında hepimizi göreve çağırıyor.
Öyle ise siyaseten bu kadar ayrı düşmek neden.?
Siyaset yüzünden dostlarımızı düşman kabul etmek neden.?
Gidelim sempati duyduğumuz siyasi partiye oy verelim, Ama Allah rızası için bu koyu particiliğe artık bir son verelim.
Bu kadar ayrışmanın fazla olduğu herkesin diğerini siyaseten düşmen yada hain gördüğü bir memlekette dirlik düzenlik olurmu.?
Lütfen biraz daha sağduyu….