Akşam saatlerinde günün yorgunluğunu üzerimizden atalım diye dinlenmeye çalışırken var olan tüm haber kanallarından Bitlis Tatvan kırsalında helikopter kazası olduğu ve meydana gelen kazada 9 askerimizin şehit olduğu haberi gelince içimizin boşaldığını gözlerimizden yaşlar aktığının farkına vardık.
İlerleyen saatlerde şehit sayımızın önce 10 daha sonra 11'e yükseldiği açıklanırken 2 askerinde yaralandığı şehit olan askerler arasında 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Osman Erbaş’ında olduğu belirtildi.
Birbiri ardına gelen haberler sonrası düşen askeri helikopter Cougar tipi Fransız - Alman ortak tasarımı olduğu, Cougar helikopterlerinin ülkemizde daha önce karıştığı 3 kazada 28 askerimizin daha şehit olduğu haberi ulaştı.
Yurdumuzun özellikle güneydoğu Anadolu bölgesinde yıllardır bölücü terör örgütüne karşı verilen mücadelede verdiğimiz şehitler içimizi acıtırken akıllara ister istemez “Toprak uğrunda ölen varsa Vatandır” özdeyişini gözlerimizin önüne seriyor ve bize vatan toprağının ne kadar mübarek olduğunu hatırlatıyor, bu toprakları korumak adına da verdiğimiz şehitlerin ne ilk nede son olacağı bilinci ile mücadeleye ara vermeden devam edileceğinin de bilinmesini istiyoruz.
Bizde durum böyle iken hatırlayanlar vardır, Norveç’te , 2017 yılında Rusya'dan bağımsızlığının 100'üncü yılını kutlamaya hazırlanan komşusu Finlandiya'ya Halti dağının zirvesinin hediye edilmesi çağrıları başlamış, Sosyal medyada iki ülkenin sınırında bulunan dağın Finlandiya’ya bırakılması için kampanya başlatılmıştı.
Ancak Norveç Başbakanı Solberg, o günlerde kampanyaya destek veren Kaafjord Belediye Başkanı Svein Leiros’a gönderdiği mektupta, 1814’te hazırlanan Norveç anayasasının ülkenin bölünmezliğini öngördüğünü hatırlatarak “Finlandiya’ya başka hediye bakacağız” diyerek konuyu o an itibarı ile kapatmıştı.
1984 yılında Eruh’ta “Türkiye’nin bir bölgesini bölmek” amacı ile başlatılan kalkışmanın üzerinden 37 yıl geçti, geçen 37 yıl içerisinde “Ezan susmasın-Vatan bölünmesin” diye verdiğimiz şehitlerin sayısını, harcadığımız parayı, çatışmalarda yaralanıp bir ömür boyu “engelli” olarak hayat sürecek insanımızın ne kadar olduğunu unuttuk.
Nerede ise yarım asırdır çoğunlukla yurdumuzun Güneydoğu Anadolu bölgesinde cereyan eden çatışmalarda meydana gelen kayıplarımız yüreğimizi yakıyor, içimizi acıtıyor, kalbimizi kanatıyor.
Bizim yazılarımızı okuyanlar sürekli son derece zor bir coğrafyada yaşadığımızı ve bu coğrafyayı yurt edinebilmek adına verdiğimiz mücadeleyi anlattığımızı çok iyi bileceklerdir, İşte bu gerçekler dolayısı ile sürekli “Vatan sana camım feda” anlayışı ile hareket ettiğimizi ve tutunmaya çalıştığımız bu coğrafyadaki topraklarımızın çok daha büyük anlamlar ifade ettiğini hatırlatmak istemiyoruz.
Finlandiya yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bundan yüz yıl önce Rusya’dan bağımsızlığını kazanmış, o gün bu gündür de başka bir savaş yüzü görmediği için var olan gelirinin tamamını eğitime, Sağlığa ve teknolojiye ayırmaktan başka bir şey düşünmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 yılında kuruldu, Bizde Allah nasip ederse bundan 2 yıl sonra yüzüncü kuruluş yılımıza ulaşacağız, Ancak Türkiye, Finlandiya’nın aksine savaş denilmese bile o gün bu gündür dışarıdan kendisine karşı başlatılan kuşatmayı aşmaya çalışıyor.
İşte yüz yıldır devam eden bu “Çatışma hali” ister istemez bizim nefesimizi kesiyor, Enerjimizi olduğumuz yerde tüketiyor, böyle olunca da Avrupa ülkeleri ile aramızdaki makas sürekli açılıyor, kendimizi yenilemediğimizden dolayı da gereken atılımı bir türlü yapamıyoruz.
Sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü İbn-i Haldun'un "coğrafya kaderdir" şeklinde muhteşem bir ifade kullanıyor bu ifade ile kastedilen, bulunulan yerin coğrafi koşullarının, üzerindeki insanların yaşamına, yaşamının her noktasına etki etmesi anlatılır.
Bu ifade ile kastedilen konular genel olarak politik coğrafyanın alanına girer,
Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri açısından ele alındığında, hangi iklim kuşağında olduğunuz, yörenizde hangi doğal kaynaklara sahip olduğunuz veya olmadığınız, denize ve üzerinde taşımacılık yapılabilen akarsulara ne kadar yakın olduğunuz, ticari yollara yakınlığınız, yörenizde hangi hayvan çeşitlerinin bulunduğu, hangi başka kültürler ile etkileşimde olduğunuz, komşularınızın kimler olduğu, dağlar veya başka yer şekilleri ile ne kadar korunaklı bir yerde yaşadığınız gibi pek çok parametreyi kapsar.
Meseleye bu açıdan bakınca bizim çok daha uzun yıllar rahat yüzü görmeyeceğimiz şeklinde bir gerçek ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyoruz,
Hal böyle olunca topraklarımızın bölünmemesi, Tutunmaya çalıştığımız bu Coğrafyadan sürülmemek adına bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mücadele edeceğimiz bilinen bir gerçektir.
Bir Norveç vatandaşı için bir Finlandiya insanı için toprağın fazla bir kıymeti olmadığı Norveç’in sınırları içerisinde bulunan bir dağın Finlandiya’ya hediye edilmek istendiği bir dünyada Türk insanının, Cudi’de, Tendürek’te verdiği canları ve buna bağlı olarak “ Toprak uğrunda ölen varsa vatandır” gerçeğini asla unutmayacağız.
Helikopter kazasında hayatını kaybeden askerlerimiz o bölgedeki asayişin sağlanması, Vatan topraklarının bölünmemesi adına yerinde tespitler yapmaya giderken anladığımız kadarı ile kötü hava koşulları dolayısı ile helikopterin düşmesi sonucu hayatlarını kaybettiler.
Vatan savunması adına bir gül bahçesine girer gibi toprağın kara bahtına vereceğimiz şehitlere bir kez daha Allahtan rahmet, Türk milletine baş sağlığı diliyoruz.
Acımız büyük…