Geçtiğimiz hafta Gelecek partisi İstanbul milletvekili Doğan Demir’in anlatmaya çalıştığı ancak bir anda başka boyutlara doğru koşmaya başlayan milletvekili maaşı ile ilgili söylenilenler tam bir hafta süre ile gündemden düşmedi.
Biz yazımızın hemen başında peşin peşin belirtelim Milletvekili Doğan Demir’in söylediklerinin tamamına katılıyoruz hatta az bile buluyoruz.
Türkiye’de siyaset zor.
Milletvekilliği de zor.
Hele hele muhalefet partilerinin birisinden seçilip bir yasama dönemi TBMM’de görev yapmak en hafif tanım ile “Ateşten gömlek” gibidir.
Biz kendimizi bildik bileli her dönem milletvekili maaşı sürekli tartışılır, maaşlar tartışılırken de çoğunlukla TBMM lokantası fiyatları hatırlatılarak “Vatandaşın yüz liraya yediği pilavı milletvekili on liraya yiyor” şeklinde görüş belirtilir.
Bir insanın gönlünden geçen milletvekilliğine kavuşabilmek adına önce parti içerisinde var olan yüzlerce engeli aşması gerekiyor.
Hadi parti içerisinde var olan engelleri aşıp ilk sıralara konuldunuz.
Bu seferde seçmenin sizi seçip seçmeyeceği endişesi başlar.
Aylar süren bir maraton ile gece gündüz, soğuk-sıcak-aç susuz dere tepe koşturup durursunuz.
Sandıklar açıldığında milletvekili seçildiğiniz ancak mensubu bulunduğunuz partinin muhalefette olduğu acı gerçeği ile karşı karşıya kalırsınız.
İlk günler biraz heyecanlı bir şekilde gelişir.
TBMM’ye eş-dost-akraba ile gidilir, Mebus rozeti takılır, imzalar atılır.
Ancak seçilen vekilin “ya son dakikada bir engel çıkarsa” şeklindeki endişesi TBMM’de yemin ettiği dakikaya kadar devam eder.
Yemin töreni sonrası ilk3-4 ay bitip tükenmeyen “hayırlı olsun” ziyaretleri başlar.
Günü birlik gelen toplu ziyaretçilere en azından TBMM lokantasında bir yemek yedirmek lazım.
Partilerin grup toplantılarına milletvekillerinin seçim bölgesinden seçmenleri davet etmek artık gelenek haline gelmiştir.
Bu tür organizasyonlar milletvekillerinin soğuk terlerini döktükleri andır.
Seçim bölgelerinden gelecek olan partililer için araç temini, Grup toplantısı sonrası TBMM lokantasında toplu yemek daha yakın çevredeki partililer için akşam Ankara’da bir restaurantta uzun saatler süren başka bir yemek.
Gece yarısı partili arkadaşlara “Yemek bitti herkes evine” denilecek bir keyfiyet olmadığından misafirler milletvekili tarafından rezerve edilen otellere yerleşirler.
Bu sırada milletvekillerinin TBMM’deki sekreteryalarına başta düğün –sünnet-açılış olmak üzere akla hayale gelmeyen davetiyeler ulaşmaya başlar.
Hafta içerisinde başta seçim bölgeleri olmak üzere Türkiye’nin dört bir tarafından gelen partililer ile uğraş.
Hafta sonu Cuma akşamından Pazar gece geç saatlere kadar seçim bölgesine koş.
Elbette düğünlere hediye götürmemek olmaz.
Geçtiğimiz günlerde bir milletvekili “hafta sonları düğünler için sayı ile değil avuç avuç altın almak gibi bir mecburiyetimiz var, bir düğüne gittikten sonra dönüşte en az 4-5 düğüne yada başka bir etkinliğe uğramak nerede ise mecburiyet” şeklinde son derece haklı bir serzenişte bulunmuştu.
Milletvekili seçilmişsiniz.
Ortalamanın üzerinde bir araç ile seyahat etmek gibi bir durum söz konusu.
Nerede ise günde iki kez değiştirmek zorunda kalacağınız takım elbiseye gömleğe ayakkabıya ihtiyaç var.
Parti teşkilat ziyaretlerine nerede ise adım başı boynuza sarılan ve “Sayın vekilim yolda kaldım” ile başlayan bitip tükenmez talepler için cebinizde mutlaka nakip para taşımak gibi de bir mecburiyet var.
Bu kadar olumsuz örnekten sonra işin dönüp dolaşıp geldiği ve cevaplandırılması gereken soru “ Almanya’da 736 olan milletvekili ayısı 630’a düşürülürken Türkiye’de 600 milletvekiline ne kadar ihtiyaç var.?”
Hemde Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile siyasi partilere ve milletvekillerine olan ihtiyaç olabildiğine azalmışken.