Kutlu ve gurur günleridir kurtuluş günleri vatan toprağının düşman postallarından temizlenip kan vererek can vererek yeniden vatan oluşu, ecdada minnet evlatlara da emanet edildiği günlerdir kurtuluş günleri.

İşte o günlerin 104.sünü yine büyük bir coşku ve gururla kutluyoruz bir Ardahanlı olarak.

 Türkiye’nin iki sınır kapılı en büyük üçüncü gölüne sahip doğal güzelliklerde belki de dünyada sayılı güzelliğe sahip olan, gıdasına ve suyuna hiçbir katkı maddesinin karışmadığı tescilli, balın ,tereyağının ve kaşarın anavatanı ve belki de adını son dönemlerde sıkça duyduğumuz o müthiş lezzet kaz etinin damaklara en güzel şekilde hitap ettiği ve kurtuluş mücadelesinde hak aşığı Aşık Şenliğin ‘’CAN SAĞ İKEN YURT VERMENİZ DÜŞMANA’’ dizeleri ile adeta bir haykırışa dönüşen bağımsızlık naralarının dağlara, taşlara çarpa, çarpa yayıldığı tarihe altın harflerle yazılan kurutuluşun destansı hikayesinin yazıldığı yer olan Ardahan’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 104.yılını yürekten kutluyorum.

104 sene evvel düşman işgalinden kurtardık kurtarmasına da nedense bir türlü eğitimde kalitesizlikten. Üniversite sınavlarında artık kanıksanmış bir sonuç olan sondan ikincilikten, neredeyse her ay bir sonraki aya göre verilen göçler nedeni ile giderek eksilen nüfus nedeni ile göç belasından, tarımda bir türlü istenen noktaya gelinememesi nedeni ile saman ithalatından, hayvancılığın merkezi iken hayvancılıktan gelir elde etme noktasında gelir sıralamasında sonlarda olmaktan, hastanesine olmayan tıbbi cihazlar yüzünden ve kadroları boş olan uzman doktorluklar yüzünden Erzurum yollarında insanlarımızın gözlerimizin önünde 2025 yılında can vermesinden bir türlü kurtaramadık.

Gölümüz var ama turizmden elde ettiğimiz gelirimiz gölümüzdeki birkaç damla suya eşit durumda, organik gıdanın en büyük merkezi durumundayız ama bu işten gelir elde etme konusunda sıranın yine sonlarındayız, sarı balığımız  var diyoruz onu bile yeterince yetiştirmekten aciziz, teknemiz var gölün üzerinde iki ay kaldı gölün kenarında belki de beş senedir çürümeye terk edildi, balımızın taklitleri esasından yüzlerce kat para kazandırırken bizde anca kendimize yetecek kadarı üretiyoruz diye kendimizi avutuyoruz, üniversitemiz var mesela ama sadece var işte, en önemli ata tohumu Kavılca bizde ama Kastamonu siyez buğdayı ile daha yarış yapacak duruma dahi gelemedik maalesef.

Madem hayvancılık memleketiyiz kaç tane et kombinemiz var diyoruz hadi bakalım sayısını buyurun siz söyleyin. Kazımız şöyle böyle diyoruz ne kazı doğru dürüst yetiştirebiliyoruz ne doğru dürüst işleyebiliyoruz ne tüyünü kullanabiliyoruz ne de ciğerini bunun yerine kendi STK’larımız eli ile o işi de Çankırı, Çorum, Samsun, Ankara vs. gibi illere gelir kaynağı olarak teslim ediyoruz.

 Büyük şehirlerde yüzlerce anlı şanlı Sivil Toplum Örgütlerimiz var, federasyonlar, dernekle efendim konfederasyonlar ama yaşadığımız şehirlerin yönetiminde kaç kişi bizi temsil ediyor, örneğin İstanbul da 39 ilçede kaç tane belediye Başkanımız var diye sorsam cevabımız maalesef biri geçmiyor olacak.

Ondan vazgeçtik kaç meclis üyemiz var desem sayısı 39 ilçede toplam yirmiyi geçmez.

 Ekonomi de sınıfta kaldık, siyaset de notumuz kırık peki sanat ve kültürde durumumuz ne ola ki orada da elimizde bir Aşık Şenlik gibi değer var kendi aramızda bir o yana atıyoruz bir de bu yana sonunda bizim içimizde böyle bir değer de kaybolup gidiyor.

Birkaç yüz akış sanatçımız anca ulusala taşınırken onlarca kıymetli sanatçımız da maalesef yerele sıkışıp kendi dernek gecelerimizden ya da sokaklarda yapılan asker eğlencelerinden öteye gidemiyorlar ya da gönderemiyoruz.

Şimdi sorarım size Ardahan gerçekten de kurtuldu mu?