Ülkemiz insanı esiri olduğu nefsinin ona verdiği emir ile tümden maddiyata ve dünyevi arzulara olan teslimiyeti nedeni her geçen gün biraz daha kendini var eden değerlerden ve iyi bir insan olma hasletlerinden hızla uzaklaşıyor.
Çok kazanma isteği daha da fazla kazanma isteği ile katlanırken nefsani duygular insanımızı iyiden iyiye esir almış durumda.
Ahlak, edep, utanma, arlanma ve sıkılma gibi insani duyguların yerini ihtiras, aç gözlülük ve daha çok heyecan duyma arzusu almış yürümüş ve bu çürümüşlük hali bazı sığ beyinlerin, gösteriş budalası ve dünyevi hırslarından başka hiçbir elle tutulur özelliği olmayanlar tarafından taktir edilip değer gördükçe her geçen gün daha da fazla topluma hâkim olmaktadır
Altyapısız ve cehaletini fazilet sanan medeni ve insan olmayı sadece bir şekilcilik olarak algılayıp buna göre davranan ve yaşamını bu şekilde dizayn eden bu güruhun tamamen kendi çıkarları uğruna bu rezil ve bedbaht hali kutsaması ile bu rezil durum sanki çok matah bir şeymiş gibi görülmekte ve bu rezaletin baş aktörleri de ilgi odağı, özenilen ve hayranlık uyandıran şimdiki değim ile karizmatik insanlar olarak değer görüp kıymete binmektedir.
Artık paralı ve zenginseniz, iyi giyinip iyi evlerde oturuyor ve iyi arabalara biniyorsanız yaşadığınız ve yaşattığınız hiçbir rezalet üzerinize yapışmadığı gibi toplumun baştan aşağı cehalet ile bürünmüş kesimi tarafından da en gözde ve en muteber insan olarak kabul görerek hayranlık duyulan bir varlık haline bile gelebiliyorsunuz.
Yani maddiyat ve gösterişli hayatlarda rezalet ve ahlaksızlık hiç sırıtmıyor tüm ahlaksızlık ancak gösterişten uzak ve maddiyatı zayıfların üzerinde rezalet ve ahlaksızlık olarak görülüp kabul görüyor.
Hadi imkansızların arsızlıklarına neyse diyelim de ya imkanları olan ve olanak konusunda birçoklarına göre daha şanslı olanlarda kendilerini eksikleri olduğu yalanına inandırarak her türlü kuralsızlığın ve ahlaksızlığın sınırlarını zorlamaya tüm güçleri ile devam etmelerine ne diyelim.
Onların arsızlıklarının boyutu olmayanlarınkinin katbekat fazlası durumunda.
Biz buna imkanlı cahillerin imkansıza olan tutkusu ve olmayan alt yapılarının uğradığı insani erozyon diyoruz.
İşte bu her geçen gün elindeki ile yetinmek yerine daha da fazlasını isteyen ve bu daha da fazlası için hiçbir ahlaki ve insani değeri önemsemeyen insanoğlu aslında yaptığının büyük hata olduğunu bildiği halde sürekli kendini mağdurmuş gibi sebepler uydurmakta ve işin garibi bu uydurulmuş nedenlere de en çok da kendini inandırmaktadır.
Tabi ki sadece kendini inandırmak yetmediğini bilen insanoğlu çevresindekileri de inandırmak için kendisine yalanlardan oluşan aslında hiçte kendi olmadığı sahte bir kişilik ve en az o kişilik kadar sahte olan bir maske takarak toplum içinde var olmaya devam etmektedir.
İnsanlar hem toplumda en ahlaklı, ilkeli , dürüst ve karakterli bir duruşları varmış gibi dışarıda bir algı yaratarak üzerlerine giydikleri bu sahte paltonun altında bu saydığımız tüm özellikler ile tamamen zıt bir şekilde kendi iç dünyalarında ahlaktan bihaber, ilkesizlikte zirvelerde olan ve dürüstlük ile hiçbir alakası olmayan ancak sürekli kendine kendisinin masum olduğunu fısıldayan ve sonunda buna kendini de inandıran sahtelikte bir numara olan bir karakter ile yaşamlarını sürdürmeyi bir başarı olarak kabul etmekteler.
İşte her geçen gün toplumda yayılan bu sahtelik duygusu artık nerede ise ülke insanın yarısından fazlasına sirayet etmiş durumda işin daha kötüsü artık insanlar birbirlerinin bu sahte hallerini bildikleri halde kendi sahte yüzleri ortaya çıkmasın diye üç maymunu oynamayı tercih eder hale gelmişlerdir.
Belki bunlardan daha acı olanı ise bunca yanılgının içine düşen insan yaptığı hatalardan pişmanlık duyarak mahcubiyet yaşamak yerine hataları ortaya çıkınca neden hatalarım ortaya çıkarıldı diye asabiyet duyarak hataları için üzülmek yerine hatalarını ortaya çıkarılmasını sinirlenmek sureti ile hatalarından asla dönmeye niyeti olmadığını aynı yanlışları ilk fırsatta yeniden yapacağının yani kurduğu sahte cennete ilk fırsatta yeniden döneceğini ve bu sahteliğin esiri olmaya devam edeceğini bizlere ayan beyan göstermektedir.
Sahtelik o kadar almış yürümüş ki yediğimiz gıdaların sahtesi, paramızın sahtesi, dostluğun sahtesi, arkadaşlığın sahtesi, inancımızın sahtesi, ticaretin sahtesi, aşkın ve sevginin sahtesi, sadakatin ve saygının sahtesi velhasıl kelam her şeyin sahtesi gerçeğini gölgede bırakır hale gelmiş.
Bu kadar sahteliğe batmış ve sahte olmayı meziyet sayan bir toplumda sahtelikle elde edilen güzel ve keyifli hayatlar sanki ebediymiş gibi görünse de elbette bir gün şu an yaşamakta olunan yalancı bahar bitecek ve her şey aslına rücu edecektir. İşte o zaman gerçekler tüm sahteliklerin önünde diz çökmekten bir gün kurtulacak ve insanoğlunun taktığı tüm maskeler düşecektir ve işte asıl o günde gerçekten kazananlar ortaya çıkacaktır.
Gelin tercihinizi bu sahte baharın gülleri olmak ve geçici günlerin kazananı olmaktan yana değil gerçeklerin ortaya çıktığı gerçek baharın gülleri olmaktan ve ebedi olarak kazanlardan olmaktan yana tercihinizi kullanın heveslerinizin ve ihtiraslarınızın değil sizi insan yapan onur ve şahsiyet ile ayakta duran gerçek insanlığın emrinde olun, nefsinizin size hazırladığı yalan bataklığından kendinizi iyice diplere çökmeden kurtarın çünkü bu çıkış tünelden önceki son çıkıştır.
Ya da boşverin yazdıklarımın hepsini aynen eskisi gibi devam edin ve bildiğiniz gibi yaşayın ki en sonunda yaşayarak görün açtığınız yaraların da bir karşılığı olduğu ve insanlık onurunda açtığınız her bir yaranın karşılığı olarak kendinizde açmakta olduğunuz bin tane yaranın acısını.