10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yayınlanan onca iyi niyet ve samimiyetsiz hazır kalıp mesajları ve gazetecileri çok da önemsemedikleri, sevmedikleri ve yaşamları için bir damla suyu bile çok görmeleriyle bilinen, tanınanların düzenlemiş olduğu "sözde gazeteciler günü" toplantı ve etkinliklerinin bir yenisinin daha geride kaldığı şu günlerde başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere birçok isim gazetecilik mesleği olan basın ve medya özgürlüğünden bol, bol dem vurdular.
Genelde iktidarların baskı ve sansürlerinden bahsedilen bu dem vurmalarda görünmeyen asıl sansür ve baskının yani kendince oto sansürün, aslında gazeteci olmayan medya tüccarları olduğunu da anlamaz görmezler.
Örnek mi; Aydın Doğan, Cem Uzan örneğindeki gibi medya tüccarlarının hala var olduğu ve medya, gazeteler ve gazeteciler üzerinde kurdukları baskı buzdağının görünmeyen öteki gerçek yüzüdür.
35 Yıla dayanan mesleğin içinde gerçek anlamda işini yapmaya çalışan bir gazeteci olarak her gün, her saat haber üreten, beynindeki düşünceleri yoruma döken adeta bir fabrika işçisi gibi emek verip alın teri dökerken medya tüccarlarının ihale alma/almama korkusu, var olan ve her gün biraz daha büyüyen rantlarına rant katma hesaplarına takılıp, tökezledikleri asıl sorun, gerçek baskı ve sansürdür.
Kılıçdaroğlu'nun bu yöndeki sözde önerileri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 'Demokrasi var, Basın özgürlüğü var ama gazeteci geçinip, eleştiri dozuna dikkat etmeli' şeklindeki aba altından sopa gösterdiği son 10 Ocak demeciyle sözüm ona savunulan basın/medya özgürlüğünün gerçek anlamda olabilmesi için öncelikle medya tüccarlarının basın ve medya üzerindeki baskılarını, oto sansürlerini göz ardı etmemek gerek.
'Hükümet, iktidar bir şey diyer' diyerek manşet olması gereken haberleri görmezden gelenler, indirtenler, çöpe atanlar, falanın, filanın yani köşe yazarlarının günlük yazılarını 'reklam alamam, resmi ilanlar kesilir' diyerek yayınlatmayan, okutmayanların gücü elinde tutan, her iktidarın yanında, onların asıl destekçileri ve gerçek iktidar olan iş insanı, iş adamı reklamları değil mi basın ve medya üzerindeki asıl sansür, baskı?!.
Bilmem ama bunu kırmanın ve gerçekten çalışıp, işini severek yapan gazetecilerin gazetelerinin, medyasının devamı için biz halk önce okumayı sevmeli ve her gün bir ekmek, bir sigara ya da bir ruj aldığımız ülkede birde gazete alırsak o zaman gerçekten özgür basından bahsedilir ve asıl sahibinin medya tüccarları değil, okuru olduğunu anlarız.
82 Milyonluk ülkede 1 milyonu at yarışı, bir milyonu magazin, bulmaca olan 700-800 bin yani toplam 3,5 milyon ya da bilemediniz 4 milyon ciddi yazı ve haberlerin olduğu gazetelerin satıldığı ülkemde..