Bazen yaşanmış hikayeleri anlatarak yaşanan günleri izah etmek daha kolay olur sanki. 


Benim doğduğum topraklar buradan tam bin altı yüz kilometre ötede şimdi Ardahan ilimize bağlı o yıllarda ise Kars ilimize bağlı olan yazı ayrı kışı ayrı güzel serhat toprakları olan ‘’CAN SAĞ İKEN YURT VERMENİZ DÜŞMANA’’ diyerek Osmanlı Rus savaşında direnişin ateşini yakan Aşık Şenliğin yaşadığı topraklar olan şimdiki adı Aşık Şenlik o zamanki adı ise Suhara (Yakınsı) olan kasabasıdır. 


Köyümüzde ilkokul üçüncü sınıfa gittiğim yıllardı o zaman köyün sayılı birkaç bakkalından biri benim de müdavimi olduğum baba annemin babasının bakkalı olan Mahmut Dedemin bakkalı vardı.

Mahmut dede doksanlı yaşlarda bir ayağı hafif aksak bastonla yürüyen, kulağı ağır işiten ve kısmi de olsa görme bozukluğu olan bunun yanında abaküs ile hesap yapabilecek kadar bilgili ve bir o kadar da merhametli bir kişiydi.

Mahmut dedenin bakkalına gelen köylülerden bir kısmı onun görme ve duyma konusundaki sıkıntılarını bildikleri için alışveriş yaparken hakkaniyet kurallarını asla akıllarına getirmezler ve üç alıp bir ödeyen olduğu gibi bazıları hiçbir şey ödemeden bile giderlerdi. 


Köyümüzde elektrik vardı olmasına da soğuk kış günleri esen sert rüzgâr ve tipi hatları koparttığı için çoğu zaman gaz lambaları ile aydınlatılırdı toprak damlı evlerimiz. İşte o gaz lambalarını yakmak için kullandığımız Gazyağı da bizim oralardaki adı ile de “Nöğüt” de Mahmut dedenin bakkalında satılırdı.

Yine bir gün elektrikler yok ve havalardan anlaşılacağı üzere birkaç gün daha gelmeyecek gibiydi ve ben rutin Mahmut dedemin bakkalına yaptığım bir ziyarette elinde şişeler ile Gazyağı almaya gelen bazı kişilerin iki şişe Gazyağı alıp Mahmut dedeye bir şişe parası verdiğini hatta bazılarının ise sanki çekirdek alıyormuş gibi yapıp ceplerine sakladıkları şişlere gazyağı doldurup bakkaldan gittiklerini görmüş ve Mahmut dedeme “ Bu adamlar bakkalı adeta talan ediyor iki alıp bir ödüyor hatta hiç ödemiyorlar bunlara bir şey söylesene” demiştim ki Mahmut dede bugün ki yazıma konu olan o müthiş cevabı verdi; “ Bırak onlar bugün yaptıkları hırsızlığı  Mahmut’un bakkalını talan edip bununla kâr ediyoruz diye bilsinler oysa bu kara kış gününde elimdeki Gazyağı bittiğinde ve bu havada Kars’a gidip Gazyağı alamadığımda bütün köy karanlığa mahkum olduğunda aslında kendi hayatlarını talan edip kendi huzurlarını çaldıklarını anlayacaklar ama işte o zaman iş işten geçmiş olacak “ demişti.


Aynen dediği gibi de olmuş kar fırtınası günlerce sürmüş köyün tamamına yakını günlerce geceleri karanlığa mahkûm olmuştu.


İşte bugün de aynı şeyler devletin malını talan edenler için söylense tamda yeridir.

Devlet yönetimindeki kusurlar ya da bilinçli göz yumulan haksızlıkları yapanlar içerisinde tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı olan devlet hazinesini adeta talan ederken bu talana meydan veren hatta yol açanlar bugün tüm ülkemizin ve milletimizi ekonomik bir karanlığı yaşamaya mahkûm etmişlerdir. 


Bugün yaşadıkları sefayı yolsuzluk ve hırsızlıklarına borçlu olanlar belki bugün aydınlıklar içinde yaşamaktalar ancak onların bu sahte aydınlıkları koskoca bir devletin ve milletin geleceğini karartmaktadır.


Bugün tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı olan devlet hazinesine dadananlar ile dün Mahmut dedenin bakkalına dadananlar aynı zihniyetin tezahürü ve aynı karanlık neslin devamları olsa gerek. 


O gün bizim köyün ve köylünün gecelerinin ışığını çalanlar bugün seksen beş milyonun aşını, işini ve gençlerimizin ışığını çalanlar aynı zihniyetin mensupları aynı ahlaktan uzak yapının unsurlarından başkaları değildir.


Demek ki dedikleri gibi tarih tekerrürden ibaretmiş dün Mahmut dedeme dediklerimi kırk sene sonra bugün devletimin başındakilere söylüyorum dükkânı soyuyorlar geleceğimizi çalıyorlar haberiniz olsun.