Dünyanın var olan tüm ülkelerinde süreç bizim ülkemizde olduğu gibi mi ilerliyor.?
Tam olarak bilmiyoruz, Ancak önce iktidara gelmek sonra da iktidarda kalmak adına bu kadar fazla mücadelenin verildiği ülkelerin başında Türkiye’nin geldiği kesin.
Bu soruyu yöneltirken Türkiye’yi de ilimde, teknikte ileriye gitmiş ve demokratik kuralların tam olarak özümsemiş daha çok AB ülkelerinin içerisinde girme çabasında bir ülke olarak değerlendiriyoruz.
Demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerdeki durumu zaten anlatmaya gerek yok, Bizim hemen sınırlarımızın bitişiğinde bulunan Ortadoğu ülkelerinde bilindiği gibi babadan oğula geçen ve baştaki kralın bu dünyaya veda etmeden bırakmadığı iktidarlardan bahsetmiyoruz.
Türkiye pek çok kez belirttiğimiz gibi iyi kötü demokratik bir yaşam var, İktidara gelme arzusundaki siyasi partiler her ne kadar “-Biz iktidara geldiğimizde kralların değil kuralların dediği olacak” diyorlarsa da iktidara gelindikten sonra durumun hiçte öyle olmadığı artık herkes tarafından kabul ediliyor.
Bu çerçevede bizim ülkemizde iktidara gelen her siyasi parti daha işin başında “-Ankara’nın yetkilerinin çok büyük bir bölümünü yerel kurumlara devredeceğiz, Devlet pek çok işten elini çekecek” diyorlarsa da kısa bir zaman sonra Anadolu’nun herhangi bir ilinin az sayılı bir ilçesindeki okula alınacak hizmetlinin bile iktidara yakın siyasetçilerden referans getirmek zorunda kaldıklarını biliyoruz.
Böyle bir noktada iktidarı elinde bulunduranlar bir süre sonra yönetmenin ve yönetmek ile birlikte olağanüstü gücün farkına varıyorlar ondan sonra da imken varsa bir yada birkaç dönem daha iktidarda kalmanın yollarını ararlar.
Siyasetin bir meslek olmadığını insanların seçmenin tercihi boyunca bir yada birkaç dönem iktidarda kaldıktan sonra yine kendi işlerine dönmek durumunda olacakları da bir gerçek.
Batıda görüyoruz, iktidarda bulunan bir siyasi partinin genel başkanı yapılan ilk seçimde iktidarı kaybettiğinde anında “benden bu kadar seçmenin bana güvenmediği bir yerde asla işim olmaz” diyerek evlerinin yolunu tutmaktan çekinmiyorlar.
Bizim memlekette var olan siyasette istifa diye bir müessese olmadığından yada var olduğu halde uygulamaya konulmadığından olsa gerek bürokratlarda , STK temsilcileri de şartlar ne olursa olsun istifa etmeyi düşünmüyorlar.
Gözlerimizi sadece siyasetçilere çevirmek kolaycılık olur, hemen yanı başınızdaki muhtarlara bakın, Sendikacılara göz gezdirin, nüfusu 500 bile olmayan bir köy derneğinin başkanına bakın onlarında bulundukları alanda hükümranlıklarını ilan ettiklerini kolaylıkla göreceksiniz.
İktidarın cazibesinden kurtulmanın yolu daha az müdahaleci olmaktan geçer, ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi bir devlet kurumunun temizlik işlerine yada güvenlik bölümüne bile siyaseten etki edildiği bir noktada iktidarı elinde bulunduranların vazgeçmelerini beklemekte hayalcilik olacaktır.
Huzuru bulmadığımızın başka hangi sebebi olabilir ki.?