Görünür gelecekte fosil yakıtlardan, yenilenebilir enerjiye dönüşme sürecini ve enerji jeopolitiğini dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştım. Bugün kü yazımızın konusunun su olduğunu belirtmiştim.
Biz şanslı bir nesiliz. En azından bir köyümüz vardı, ömrümüzün önemli bir dönemini geçirme fırsatını yakaladık. Suyu, dereyi, gözeyi, ırmağı, gölü gördük. Dağda, ovada suyun nasıl kıvrıla kıvrıla dans ettiğine şahit olduk. Bazen aşkından coştu önüne geçeni kucakladı, sardı sarmaladı götürdü, bazen sakinleşti içinde biz oyun oynadık.
Yüksek dağlarının yamaçlarından doğan soğuk buz gibi sularından kana kana içtik.
Köy denilince köy odaları da akla gelir tabi. Köy ’ün kalbi bu odalarda atardı. Köyle, köylüyle ilgili sorunların, mutlulukların bu odalarda paylaşılmasının yanısıra hikâyelerin, masalların okunduğu birer okuldu aynı zamanda. Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Köroğlu, Hz Ali’nin cenklerini köyün öğretmeni okur, büyüklerimizin yanında bizlerde pür dikkat dizüstü oturur dinlerdik. Yerimiz hemen kapısın arkasıydı ama yönümüz bilgiydi, eğitimdi.
Hizmet yapmakta bizim işimizdi. Hizmet etmenin adabını, oturmasını, kalkmasını, toplum adamı olmayı buralarda öğrenirdik. Büyüklerimize su ikram ettiğimiz de önce bir” ohh …! çekip şükür duasından sonra arkasından bize “su gibi aziz olun “buyururlardı.
Evet, su azizdir, su hayatın sırrıdır, su bir hazinedir. Medeniyetin hem kurucusu, hem taşıyıcısıdır. Su ve medeniyet ayrılmaz bir ikilidir. Mezopotamya’dan Eski Mısır’a, Hindistan’dan Güney Amerika’ya kadar pek çok kültür ve uygarlık, su kenarında kurulmuştur. Nerede su varsa orada hayat vardır, orada izzet vardır, orada bereket vardır.
Bu kadar su güzellemesinden sonra suyun jeopolitiğini, suyun hayatımızdaki yerini biraz irdeleyelim.
İçeceğimiz sudan tutun, tarımsal sulamaya, endüstriyel üretimden tutun, kirli atıkların uzaklaştırılmasına kadar pek çok alanda su alternatifsiz tek kaynaktır. Su, enerji gibi değil, zamanla yerine ikame edebileceğimiz bir kaynak, geçmişten bugüne bulunmuş değil.
İçilebilir, tarım alanlarında kullanılabilir, tatlı su kaynağı, bütün dünyada ki su stokunun yalnızca yüzde 3’üdür.İçilebilir suların üçte ikisi de buzullar bölgesinde kalmasından dolayı, insanlığın hizmetine sunulması çok zordur.
Dünya nüfusu bu hızla artarsa, şayet yeni su kaynakları keşfedilemezse, görünür gelecekte bizleri ciddi bir darboğaz ve risk bekliyor. Hem uluslararası ilişkilerde gerginliklere, hem de ülkelerin içişlerinde sosyal çalkantılara neden olabileceği görülüyor. Özellikle “su fakiri “olarak tanımlanan bölgelerde ülkeler arasında savaşlara bile yol açabilir.
Uluslararası ölçülere göre bir ülkede, kişi başına düşen su miktarı 1.000 metreküp ’ün altında ise su fakiri, 10.000 metreküp ve üzeri ise “su zengini” addedilir. Yarı kurak iklim kuşağındayız ve kişi başına düşen su miktarı yıllık 1.519 metreküp olarak hesaplanıyor.
Ayrıca her geçen yıl, gerek iklim değişikliklerinden olsun, gerekse su kaynaklarımızın yanlış kullanılmasından olsun gittikçe “su fakiri “ülkeler kategorisine doğru geriliyoruz.
Tarih boyunca birçok savaşlara ve ihtilaflara konu olmuş suyun paylaşımı, görünür gelecekte hiç kuşkunuz olmasın ülkelerin dış politikası ve güvenlik stratejilerinin şekillenmesinde en önemli konu haline gelecektir. Hele ülkemizin, su fakiri ülkelerle etrafı çevrilmiş olması, bugünden su ile ilgili politikalarını ve stratejilerini gözden geçirmesini zorunlu kılıyor. Bana göre başlı başına” Su Bakanlığı” bile kurulmalıdır.
Suriye ve Irakta ’ki toprak paylaşımı alanlarında su kaynaklarının kontrolünün kimin elinde olacağı, çatışmaların gidişatını etkileyen en önemli etkenlerden birisidir. DEAŞ ve PYD gibi terör örgütleri ve bu örgütlerin arkasındaki güçler, suyun stratejik önemine binaen, su kaynaklarının etrafında güçlerini yoğunlaştırıyorlar. Suriye haritasını lütfen önünüze alın, hangi bölgeler kimlerin kontrolünde bir de bu gözle bakın.
Kırım’ın Rusya’ya katılmasının ardından Ukrayna Kırım’a giden su kaynaklarını kesti. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, zaman zaman Derbendixan ve Dokan barajlarından Irak’a giden suyu kesiyor. İran yine aynı şekilde kendi topraklarından doğan Irak’a akan Zap suyunun önünde kurduğu barajların kapaklarını kapatıyor.
Su yakın gelecekte, hem ülkemizin, hem uluslararası toplumun en önemli gündemi haline gelecektir. Susuz hayat olmaz. Bugünden su kaynaklarımızı israf etmeden, doğru ve iktisatlı kullanmanın eğitimini okullarda vermeliyiz.
Su temizliktir, su gönüllere ferahlıktır, su hayattır. Lütfen, bugünden tedbirlerimizi alalım. Su konusunu burada noktalıyorum. Yarın ki yazımızın konusu gıda olsun.