Bir okulda deprem tatbikatı yapılacakmış. Okul müdürü yıllardır yapılanın aksine bu defa farklı bir şey denemeye karar vermiş. Toplamış öğretmenleri ve "Yıllardır aynı şeyi yapıyor ve çocuklar dersteyken siren çaldırıyoruz, bu defa sirenleri çocuklar teneffüsteyken çalalım, bakalım sonuç ne olacak?" demiş.
Birkaç öğretmen bu fikre itiraz etse de müdür dediğini yapmakta kararlıymış.
Gerçekten de bir gün yüzlerce çocuk teneffüs için bahçede oynarken aniden sirenler çalmış ve işte o an ne olmuş biliyor musunuz?
Çocuklar sireni duyar duymaz hep beraber okula doğru koşmaya başlamışlar. Ne olduğunu anlayamayan öğretmenler de çocukların peşinden koşup okula girdiklerinde, öğrencilerin herbirini sıraların yanına çömelmiş vaziyette bulmuşlar.
Öğrenciler depremden korunmak için kendilerine öğretildiği şekilde sıraların hemen yanındaki yaşam üçgenlerine sığınmışlardı. Öğretmenler, sirenler susunca da aynı çocukların bahçedeki toplanma alanına doğru hızlıca koştuklarını hayretle gözlemlemişler.
Sizce çocuklar sireni duyunca neden böylesine saçma ve tehlikeli bir iş yaparak önce binanın içerisine, sonra da bahçedeki toplanma alanına koştular?
Bu sorunun tek bir cevabı var;
Ezbere dayalı eğitim yüzünden...
Sen çocuklara yaşam üçgeninin ne olduğunu ve ne zaman oraya sığınmaları gerektiğini sebep ve sonuçlarıyla anlatmazsan, sonuç işte böyle olur...
Çocuklara herşeyi öğretmeye çalışıyor ve bilgi dolu bireyler haline getirmek için varımızı yoğumuzu ortaya koyuyoruz da, "düşünmeyi" öğretmiyoruz. Öğretmenlerimiz ne yazık ki müfredat yetiştirmenin derdine düşüyorlar da, bilinçli ve düşünen insan yetiştirmeyi unutuyorlar...
Başarının sadece sınav sonuçları ile değerlendirildiği bir eğitim sisteminin sonucu olarak, yeteri kadar düşünmeyen ve sorgulamayan bireyler ortaya çıkmakta.
"Bilgili olmak" elbette iyidir, fakat bundan daha da önemlisi "bilinçli olmaktır". Bu bağlamda “bilinç eğitimi”, bilginin ezberlenmesinin ötesinde anlaşılmasına, kavranılmasına, başka bilgi ve gerçekliklerle ilişkilendirilmesine öncelik verir.
Ne yazık ki bu kadar önemli bir husus eğitim sistemimizin öncelikleri arasında yer almamakta ve çocuklarımız ezberciliğe dayalı bir sistemin kurbanı olmaktalar.
Ezberci öğretim, .bilgilerin istenildiğinde tekrar edebilecek şekilde zihinde tutulmasını sağlamaya yönelik bir öğretim metodudur. Bu sistemde zihin bir bilgi bankası gibi gibi kullanılmakta ve bireyin bir bilgiyi zihinde tutabilme yeteneği ön plana çıkarılmaktadır.
Sonuç mu?
Özgüveni olmayan, analitik düşünemeyen, sorunlara çözüm üretemeyen, taklitçi bireyler...
Ezberci sistemle yetişen bireyler, sorgulamaktan, eleştirmekden ve düşünmekden aciz ve zihninde sakladığı bilgilerle yeni şeyler üretme kabiliyetinden de mahrumdurlar...
Ezbere dayalı öğretim çağdaş bir öğretim şekli olmayıp, ancak ve ancak taklitçi bireylerin yetişmesine katkı sağlar.
Elbette ki ezberciliğin faydalı olduğu alanlar vardır; sinema, tiyatro, konservatuar eğitimi vb. Fakat ezbercilik bütün öğretim kurumlarında ve öğretimin her kademesinde uygulanabilecek bir öğretme yöntemi asla olmamalıdır.
Bilinç eğitimine dayalı öğretim sisteminde ise, bireyin bir konuyu ya da bilgiyi ilişkili olduğu kavramlar üzerinden öğrenmesi istenir ki, böylece daha süratli ve kalıcı bir öğrenme süreci gerçekleşir. Böyle bir süreçten geçen bireyin ise, sorgulayıcı olma, çok yönlü düşünebilme ve kavramlar arasında ilişki kurma gibi kabiliyetleri daha da gelişir.
Konunun daha da iyi kavranabilmesi açısından, şu "Beş Maymun Deneyi"nin oldukça yerinde bir örnek olduğunu düşünmekteyim;
"Deney, beş maymun ve tepesinden muz sarkıtılan bir kafesten oluşmaktadır. Maymunlardan birinin muza ulaşmaya çalışması sonucu, araştırmacı beş maymuna da tazyikli soğuk su sıkmaktaydı. Bir süre sonra maymunlar, muzu almaya çalışmaya cesaret edemediler. Ardından beş maymundan biri alınıp yerine daha önce su sıkılmamış, orijinal deneyden olmayan bir maymun konuldu. Maymunun muzu almaya çalışmasına karşın diğer maymunlar, yeni maymuna saldırmaya başladı. Sonrasında yeni maymunun dışındaki maymunlardan bir başkası daha diğer yeni bir maymunla değiştirildi. Muza ulaşmaya çalışan yeni maymun, bir önceki değiştirilen maymun dahil, diğer maymunlar tarafından dövüldü. Bu şekilde eski maymunlar yenileriyle tek tek değiştirildi. Sonuç olarak, daha önce hiç tazyikli su sıkılmamış kafesteki beş maymundan hiçbiri, başlarının üzerinde asılı duran muzu asla almaya çalışmadılar." (Vikipedia)
Sevgili Dostlarım,
Anlatılan deneydeki "tazyikli su sıkılmamış" 5 maymunun muza karşı ilgisizliği, ezberletilmiş eğitimin çok güzel bir örneğidir. Sözkonusu maymunlar muzlara neden dokunmamaları gerektiği konusunda hiçbir fikirleri olmadan yaşamaya devam ettiler.
Çünkü tepelerindeki asılı muzlar artık onlar için bir besin maddesi değil, dokunmamaları gereken tehlikeli maddeler haline gelmişlerdi. Onlara ezberletilen, muzlara dokunmamaları gerektiği idi...
Dilerim ki eğitim sistemimizin önceliği, ezbercilikten kurtulup, analitik düşünme ve mantık yürütme gibi becerileri gelişmiş, sorgulayan nesiller yetiştirmeye doğru evrilir..
Esen kalın..