“Dostun gül cemali Cennettir bana

Ne çare ayrılık zamanı geldi
İstemem ayrılmak senden Sultanım
Ne çare ayrılık zamanı geldi

xxx

İstemem ayrılmak senden Sultanım
Gül cemale aşkın ile nalânım

Çıkarma gönülden dinim imanım
Ne çare ayrılık zamanı geldi

xxx

Kul Fakir’im âşık aşka yanandır
Hakk Erenler birbirine kanandır
Dosta doymak olmaz kanan erkândır
Ne çare ayrılık zamanı geldi”

xxx

Dostluk ile ilgili olarak pek çok tarif, pek çok yorum yapılabilir ancak kim hangi tarifi yaparsa yapsın, kim ne şekilde yorumlanırsa yorumlansın biz dostluğu “Sonun, Sonsuzluk kavramına ulaştığı mekan” olarak kabul ederiz ve ömrümüz oldukça da dostluğun tarifini hep bu şekilde yapacağız.

Gençlik yıları diye bilinen dönemlerde belki hayatın hızlı akışından olsa gerek dostluk olağanüstü bir anlam ihtiva etmez, Zaten o çağlarda hiç kimsenin durup,dinlenmeye pek fazla vakti, olmadığından dostlarda, dostluklarda saman alevi gibi bir kıvılcım halinde gelir gider.

Ne zamanki insan hayatı Sonbahar mevsimi diye tanımlanan kırklı yaşların ortalarına gelir işte o zaman koşmaktan yorulmuş ve nefes nefese kalmış insanoğlu “Bu yaştan sonra bana gerçek dost lazım” diyerek hayata daha gerçekçi ve geniş bir pencereden bakmaya başlar.

Dost kavramı, dostluk kavramı zaman içerisinde insan hayatında öyle derin izler öyle aşılmaz yollar bırakır ki 7/24 yanında gördüğü dostunu kısa bir süreliğine de olsa kaybeden  herkes, çok sevdiği halde dost olarak gördüğüne

Pir sultan abdal’ım gülüm dermişler
Bu şirin canına nasıl kıymışlar
İster isen dünya malın vermişler
Sensiz dünya malı neylerim dostum”

şeklinde yarı sitem yar beddua etmekten de bir an geri durmaz.

Bizde şu sıralar sonbahar mevsiminin ikinci yarısını yaşayan bir Evlad-ı vatan olarak zaten kırk süzgeçten geçirerek  seçtiğimiz dostlarımız ile olan mesafemizi elimizden geldiği kadar sıklaştırmaya çalışıyoruz.

İnsan hayatının ne zaman ve nerede  son bulacağı belli değil, İşte o son nefes anı gelinceye kadar kalan hayatımızı iyi insanlarla daha da önemlisi iyi dostlarla geçirmek herkes için çok büyük bir kazanç olacaktır.

Dikkat ediyoruz her geçen gün insanoğlu biraz daha yalnızlaşıyor, Bu yalnızlık belki çağın gereği belki de etrafından gördüğü kötülük sonrası “hiç değilse bundan sonra canımı sıkanlardan uzak durayım” anlayışından kaynaklanıyor olsa gerek.

Necip Fazıl hepimizin severek okuduğu bir şiirinde “Olmasın  son günümde çelengim top arabam/Alıp götürsün beni imanlı tam dört adam” derken gerçekten imanlı dört adam mı arıyor yoksa “benim tabutumu kaldıracak sağlam dört tane arkadaşım/dostum olsun bana yeter” diye mi düşünüyor sorusuna tam olarak cevap veremiyoruz.

Neticede iş dönüp dolaşıyor “Dostun gül cemali Cennettir bana” ifadesinde hayat buluyor, hepimizin talebi de bu saatten sonra yüzü bize cennet gibi görünecek dostlar ile bir arada olmak değilmidir.?