Öyle bir meyve düşünün ki, ülkelere sembol, şehirlere isim, türkülere ilham, sözlere anlam olsun...
Öyle bir meyve düşünün ki, meyvesinden çekirdeğine ve hatta sapına kadar her bir parçasının ayrı ayrı faydaları olsun...
Hangi meyveden bahsettiğimi bir çoğunuzun kolayca tahmin etmiş olduğunu umuyorum.
Pek tabi ki, şimdiye kadar sevmeyenini hiç rastlamadığım ve sade bir meyveden öte, bir sağlık deposu olan kirazdan bahsediyorum.
İçinde bulunduğumuz Haziran ayı, ülkemizin pek çok bölgesinde bolca yetiştirilen kiraz meyvesi için hasat zamanıdır. Şimdi, bağlarda ve bahçelerdeki kiraz ağaçlarının dallarına al al kirazların bastığı mevsimdeyiz.
Bir başka tabirle, gelişi dört gözle beklenen, fakat ne yazık ki uzun süreli kalamayacak olan kiraz mevsimindeyiz. Dalından kiraz yemek isteyenler için önlerinde çok fazla zaman yok; çünkü bu eşsiz meyvenin hasat süresi, malesef 3-4 haftadan daha fazla değil.
Kirazın anavatanının Hazar denizi, Kafkasya’nın güneyi, Kuzey ve Kuzeydoğu Anadolu olduğu bilinmektedir. Latince adı Prunus avium olan kiraz, Rosaceae (gülgiller) ailesindendir.
Bu güzel meyvenin kaç türünü bilirsiniz diye sorulsa, eminim ki en iddialı olanlar bile, 8-10 türden fazlasını sayamaz.
Ben şahsen napolyon, dalbastı, Salihli, 0900 ziraat ve bir de beyaz kirazdan öte gidemem.
Fakat, bu eşsiz meyvenin literatüre giren yaklaşık 2000 civarında şeşidinin olduğunu biliyor muydunuz?
Bu arada değişik kaynaklardan edindiğim bilgilere göre, en meşhur kiraz türlerinin birinin ismi "Türk Kirazı"dır.
Yazımın başlığında da belirttiğim gibi, kiraz yalnızca bir meyve değil, meyveden de öte özellikleri olan bir nimettir. Eşsiz lezzetinin yanında, önemli bir sağlık deposu olduğu kabul edilen kiraz; demir, potasyum ve kalsiyum açısından oldukça zengindir.
Bünyesinde bulunan A, B ve C vitaminleri, bu değerli meyveyi tüketenleri pek çok hastalıktan korumaktadır.
Yine, etkili bir antioksidan ve ağrı kesici olan kiraz, alerji ve enfeksiyon önleyici bir özelliğe de sahip olup, kolestrolü ve kan şekerini düşürmeye yardımcıdır.
Ayrıca iyi bir kan sulandırıcı olarak protrombin düzeyini ayarlar. Nihayet, bu mucize meyve, düzenli tüketildiğinde cildi taze tutmakta ve ciltte oluşan kırışıklıklara engel olmaktadır. Bütün bunların yanında, bu güzel meyvenin aşırı tüketilmesi durumunda, bazı sorunlar yarattığının da bilinmesi gerekir.
Çin’de ölümsüzlük ile eş anlamlı olan kiraz, Yunan mitolojisinde ise doğum ve yenilenmeye karşılık gelmektedir. Kiraz çiçekleri, Japonlar için ulusal sembol olarak kabul edilmektedir.
Kiraz çiçeği manasına gelen "sakura" Japon kültüründe önemli bir yer tutar.
Öte yandan, ülkemiz coğrafyasında yer alan Giresun ilimizin adının bu muhteşem meyveden geldiğini biliyor muydunuz?
Kirazın Roma dönemindeki adı olan Kerasus, tarihsel süreç içinde Giresun'a dönüşerek, Karadenizin güzel bir iline isim babası olmuştur.
Yine bildiğiniz gibi, İzmir'in şirin bir ilçesinin adı da Kiraz 'dır.
Kendine özgü, bordoya yakın kırmızı rengi ve de hoş lezzeti olan kirazın çekirdeğinden tespihler ve kolyeler yapılırken, saplarından da şifalı çaylar demlenir.
Sözün özü, kirazda zayiattan bahsetmek abes olur...
Lezzet, şekil ve renk bakımından nadide bir meyve olan kiraz, bu özellikleri sebebiyle doğal olarak çok sayıda türküye, şarkıya, şiir ve öyküye de esin kaynağı olmuştur.
Bu toprağın çocukları, kiraz dudaklar uğruna az çileler çekmediler.
Gurbetin ayırdığı sevgililer birbirlerine olan özlemi, "Bir dalda iki kiraz/Biri al biri beyaz/Eğer beni seversen/Mektubunu sıkça yaz" türküsünü söyleye söyle dile getirdiler.
Bütün bunlar yetmedi, nihayet bu ülkede Kiraz Mevsimi ismiyle bir dizi film bile çekildi.
Şimdilerde pazarlarda çok görülmese bile, hangi yetişkinin çocukluk hafızasında yan tarafında iki kirazın sarktığı hasır şapkalar ya da kiraz desenli hasır çantalar yok ki?
Çocukluk çağlarımızda, hangimiz bir kiraz bahçesinde dalından kopardığımız, ya da babamızın eve getirdiği kirazlardan küpe yapmadık ki...
Kiraz üzerine söylenecek daha pek çok şey olmasına rağmen, "şimdilik bu kadar yeter" deyip Uğur Gökbulut'un "Hayırlısı" isimli şiiriyle sözlere nokta koyalım;
Müstakil bir evim olsun, ve küçük bir bahçem,
Eski bir radyom, birde kanepem.
Bahçemde erik ağacım, ve yanında kiraz,
Kırmızı güllerimin yanında, papatyalardan da biraz.
Minik bir köpek ve sevimli bir kedi,
Onların vefası ve toprağın bereketi.
Ve çayı beraber yudumlayabileceğim,
Elimi hiç bırakmayacak bir can yoldaşı.
Sonrası can sağlığı, hayırlısı…
Esen Kalın...