Bazen özgürlük adına terkettiğin şey, aslında seni koruyanı kaybetmendir...

Mesela kaplumbağanın kabuğu onun özgürlüğünü kısıtlayan bir varlık gibi görünse de, aslında onu koruyan şeydir...

...

İnsanoğlu bazen kendisi için neyin faydalı, neyin de zararlı olduğunu bilemez de, kendini koruyan şeyleri ortadan kaldırmak için kıyasıya mücadele eder. Bilmez ki aleyhine mücadele ettiklerinden kurtulunca daha büyük belalara düçar olacaktır. Tıpkı şu hikayede olduğu gibi;

Adamın komşusu bahçesinde tavuk yetiştiriyordu ve horozlarının içinde bir horoz vardı ki çok gür sesliydi. Sabaha yakın ötmeye başlar, akşama kadar ve hatta gece boyunca da devam ederdi.

Adam, bu horoz yüzünden uykusuna doyamıyor, fakat komşusuyla da iyi geçinmek istiyordu. Ancak bir yolunu bulup bu horozdan kurtulmalıydı.

Bir gün komşusuna uğrayıp, “Komşu, canım horoz eti istiyor, şu horozu kes de yiyelim” dedi. Adam her ne kadar o horozu çok sevse de komşu hatırına kesip pişirdi ve beraberce kemali afiyetle horozu yediler.

Adam sevine sevine evine gitti ve “Oh, bu akşam rahat rahat uyuyacağım” deyip huzurla yattı.

Fakat o da ne!

Sabaha yakın kümesteki bütün horozlar hep birlikte ve adeta birbirleriyle yarışır şekilde ötmeye başladı.

Üçü, beşi, hepsi birden ötünce adam kafayı yiyecek oldu. Hemen hışımla komşusunun evine gitti ve kapıya hiddetle vurup bağırmaya başladı:

- Daha dün akşam horozu kesip beraberce yedik, ne zaman fırsat bulup da gidip bu kadar horozu aldın?

Adam:

-Estağfurullah komşu, ben horoz almaya gitmedim. Bu horozlar zaten öteden beri benimdi ve aynı kümeste yaşıyorlardı. Ancak dün akşam kestiğimiz horozdan korktukları için, bu güne kadar hiç ötmeye cesaret edemiyorlardı. Ne zaman ki o horozu kestik, artık meydan bunlara kaldı...

Bu hikayeyi okuyunca, aklıma yakın tarihten bazı örnekler geldi. Mesela, Saddam öncesi ve Saddam sonrası Irak'ın durumunu düşündüm. Bilindiği üzere Amerikanın demokrasi getireceğim diye işgal ettiği Irak, Saddam sonrasında paramparça olmuş, mezhepçi ve aşiretçi pekçok yapının eline geçmiş, güya Saddam yanlısı olan El Kaide ile gene güya şeriatçı IŞID tarafından halka zulüm üstüne zulüm yapılmaya başlanmıştı...

Benzeri durumlar, başta Libya olmak üzere, Kuzey Afrikadaki pek çok ülkede de yaşandı. Bir başka deyişle, Amerika'ya destek vererek başlarındaki liderleri alaşağı eden halkın akıbeti ne yazık ki perişanlık, kölelik ve zulüm altında yaşamaktan başka birşey olmadı...

Bir de bu anlatılanların tam tersi durımlar var tabi;

Bazen sana iyi geldiğini düşündüğün kişiler, nesneler veya hadiseler, aslında senin gelişiminin, ilerlemenin ve başarının önündeki engellerdir. Bu tür kişiler, sen uyanma diye gerçekleri gizler ya da farklı gösterirler ki, gemileri rahatça yürüsün, mamaları kesilmesin, hep önde olsunlar...

Birazcık araştırdığınızda bu insanlardan çevrenizde ne kadar da çok olduğunu kolaylıkla görecek ve şaşıracaksınız. Özellikle de siyasetle ilgilenen bu tür insanlar, sizlere kurtarıcı ve vazgeçilmez birer insan olarak görünürler ki, aslında size yardım edecek ne güçleri vardır ne de niyetleri. Kısacası bunlar, aslında içi boş birer tenekeden başka birşey değillerdir. Ne yazıktır ki çok ses çıkardıkları, güzel giyindikleri, yüzümüze güldükleri, zenginlikleri ve makamları yüzünden bu insanlara defalarca aldanmak güçlü bir ihmal dahilindedir...

Sevgili Dostlarım,

At iziyle it izinin birbirine karıştığı yaşadığımız çağda, bize düşen basiret ve feraset sahibi olmaktır. Olaylar ve kişiler hakkında aklı selim davranmak, düşmanın hilesini sezinlemek ve içimizdeki iki yüzlü münafıkları görmek, kısacası uyanık olmak zorundayız. Bizdenmiş gibi görünenlere karşı dikkatli olalım ki defalarca bizi aldatmasınlar ve gemilerini rahatça yüzdüremesinler...

Son söz Yüce Kuran'dan olsun;

"Olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, halbuki hakkınızda o bir hayırdır. Gene olur ki bir şeyi seversiniz, halbuki hakkınızda o bir şerdir.

Allah bilir, siz bilemezsiniz. (Bakara:216)