Hayatımda ilk depremi Çorum'da yaşamıştım.
İkibinbeşli yıllara gibi, bir gece Çorum  beşe yakın şiddetinde sallandı.

Uykudan uyandık ve ne olacak diye beklerken, biraz sonra bir daha sallandık.

Ne yapacağımızı bilemiyorduk. Bir arkadaşım aradı, "Evde durmayın çıkın," dedi.

Biz de sokaktaki arabamıza girdik. Ama evler üst üste idi. Boş bir alana uzaklaşalım diyerek ilerledik.

Baktım ki benzin yok. Bir petrol bayiine girdik ama sanki herkesin de bizim gibi benzini bitmiş.

Artık depremi unuttuk ve uzun uğraşlar sonucu benzin alarak bir kaç saat sonra eve dönmüştük. 
Yıllar sonra yine deprem ile Gebze'de buluştuk.

23 Nisan günü yüksek şiddette bir deprem ve arkasından gelen küçüklü büyüklü şiddetteki deprem fırtınası yaşadık.

Böylece deprem yine gündemimize girdi. Günlerdir de depremi konuşuyoruz. Ya da konuşanları dinliyoruz.

Anlı şanlı deprem uzmanlarımızın biri "iş bitti," diyor, biri "bekleyin," diyor.

Onlar da yetmedi ise Japonya'dan transfer ettiğimiz uzmanı dinliyoruz.

Ama bizim çocukluğumuz ve gençliğimizin uzmanı,  Kandilli Rasathanesi müdürü, Türkiye'nin deprem dedesi Ahmet Mete Işıkara gibisini bulamıyoruz. 


1999 Marmara Depremi halen hafızalarımızda. Binlerce insanımız şehit olmuştu.

Enkazlara ulaşılamamış, yardımlar gelmemiş, insanlar günlerce ortada kalmıştı.

2 yıl önceki Maraş, Hatay depreminde de binlerce insanımız şehit oldu.

Elini tuttuklarımızı kurtaramadık, sesini duyduklarımıza ulaşamadık, insanlar yakınlarına kavuşamadılar.

Çarpık yapılaşmadan dolayı ağır iş makineleri sokak aralarına giremedi, caddelerde ulaşım sağlanamadı.

Ama geride kalanlara sahip çıkmaya çalıştık.

Ekmeğimizi, aşımızı çok iyi bölüştük.  Yuvaları çok hızlı tekrar kurduk. 
O zaman bu deprem gerçeğini kabul edeceğiz.

Japonlar gibi deprem ile yaşamayı öğrenmeliyiz.

Fay hattını biliyorsak, buna göre imar planları yapmayı da bileceğiz.

Topyekün her şeyi yeniden öğreneceğiz. 


Öncelikle depremin ölüme neden olmadığını, ihmal ve eksikliklerin insanların ölümüne neden olduğunu kavramalıyız.

Canları koruyacak imarlaşmayı yapmalıyız.  
Bütün insanların küçüklükten itibaren deprem bilinci ile yetişmesi lazım.

Askerlere, polislere, sporculara, öğrencilere, devlette çalışan kişilere depremlerde nasıl müdahale edileceği ile ilgili temel bilgiler verilmelidir.

Deprem yerine yıkıntılar nedeniyle ulaşılamayacağı düşünülerek önceden insanların ulaşabileceği el aletleri (demir kesme makası, çekiç, hilti vb) depo edilmeli.

Dernekler üyelerini ve hitap ettiği kitleleri bu konularda sürekli bilgilendirerek dinç tutmalıdır.

Özellikle de madencilerin ne kadar önemli görev ifa ettiklerini gördük.

Onları her zaman hazır tutmalıyız.

Herkes hem kendi ailesi için hem de devleti ve milleti için bu deprem seferberliğine katılmalı ve üzerine aldığı görevi ifa etmelidir.


Sonuç olarak deprem her zaman hayatımızda olacak.

Ama biz de hayatta olacağız.