Siyaset dilinin artık “bu kadarda olmaz” noktasındaki söylemlerini bir tarafa bıraktığımızda geçtiğimiz hafta Edirne’den Ardahan’a Türkiye’nin en önemli gündem maddesi tüm aboneleri yakıp kavuran yüksek elektrik faturaları oldu.
Sosyal medyada vatandaşları “Yandım Allah” diye bağırtan faturaların yarattığı şaşkınlık henüz geçmiş değil bir önceki ay 200 lira gelen elektrik faturasının aynı kullanım sonrasına 800 lira yani dört kat fazla gelmesi hiç birimizde sinir sistemi bırakmadı.
84 milyon nüfuslu Türkiye bilindiği gibi hem elektrikte hem de Doğalgaz da dışarıya bağımlı, bu durumun ortaya çıkardığı gerginlik bir taraftan yağmur gibi yağan zamlar bir taraftan tepimizi perişan ediyor.
Elektrikte hepimizi şaşkına çeviren faturaların ortaya çıkardığı perişanlık henüz doğalgaz faturaları noktasında infial yaratmadı, bunun sebebi muhtemelen hepimizi sarsacak son ay faturaların bize ulaşmaması olsa gerek.
Elektrik olmadığında doğalgaz çalışmıyor, hayatımızı devam ettirecek cihazlar zaten anında devre dışı oluyor, Sanayi kuruluşlarına verilemeyen enerji dolayısı ile üretim duruyor, üretim durduğunda en azından yurt dışına ihraç imkanı kalmıyor.
Çalışanları aldıkları maaşların bu aşamadan sonra ancak faturalara yettiğini, iğneden ipliğe kadar her şeye gelen zamlar dolayısı ile insanların evlerinden mecbur kalmadıkça çıkmadıkları artık bilinen bir gerçek.
“Elektriği yakma
Kombiyi açma,
Suyu az iç
Telefonu kullanma
İnternet senin neyine..” vs vs.
Geldiğimiz nokta maalesef budur.