"Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir."

 Bu sözler, Türkiye Cumhuriyeti’nin  Kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e aittir…

Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 99. Yıldönümünü kutluyoruz Milletçe.

Bayramımız kutlu olsun!

Dünya’da hiçbir başka devlette var olmayan bir özellik var bizim Türkiyemizde.

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmi bayramlarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilmiştir.

Büyük Önder, 23 Nisan ile ilgili:

"23 Nisan, Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir düşmanlık dünyasına karşı ayağa kalkan Türkiye halkının, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni meydana getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder." Demiştir.

Bugün hem Ulusal Egemenliğimizin 99. Yıldönümünü, hem de çocuklarımıza Büyük Atatürk tarafından armağan edilen Çocuk Bayramı’nı birlikte kutluyoruz.

En büyük hazinemiz geleceğimiz olan çocuklarımızındır.

Bu mutlu günde herkesin şunu bilmesinde yarar var; Çocuklarımıza göz bebeğimiz gibi bakmalı ve onları korumalıyız…

Onlar Türkiye Cumhuriyeti’nin teminatıdır.

***

Bir tane Türkiye var!

Ülkemiz kuuruulduğu günden beri bir çok zorluuklardan geçmiş , büyük badireler atlatmış bir ülkedir, bir Vatandır...

Başka Türkiye yoktur...

 12 Eylül öncesi gibi bir durumu Allah bi daha yaşatmasın!

 12 Eylül öncesini çok iyi bilirim. O zaman İstanbul'da yaşıyorduk. Sağ-sol kavgaları, gençlerin birbirlerine düşmeleri...

 Sıkıyönetim günlerini. 18 yaşındayım o zaman  İstanbul'da sıkıyönetim uygulanmış. Sokağa çııkma yasağı var... Biz gençler evin önüne top aynamaya çıkmışız diye askerler etrafımızı sardı birdan. Hepimizi bir araya toplayıp başlarındaki başçavuş bize nasihat çekti, tabi ki sonunda hepimize birer tane cop yemek düştü. Tam bir hafta sırtım ağırmıştı...

Yokluklar,

 kuyruklar,

 Akşamaları kimse sokağaa çıkamıyordu.

 Böyle zorluklardan geti memeleketimiz...

Ne olur kimse kimseyi üzmesin!

 Aynı bayrak altında yaşıyoruz.

 Çok şükür bir vatanımız var...

Kısır çekişmeler ülke düşmanlarına yaraar sağlar...

Biirbirimizi kırmayalım.

 Bu günler de gelip geçer...

 Yeter ki sağlık olsun!

***

Gözyaşlarına boğuldular…

Onlara dokunan, onları gören, onlarla çok yakından ilgilenen gözyaşlarına boğuldular..

 Çok acı bir durumdu aslında…

 Hem de çok acı…

Şakır şakır gözyaşları dökülmesi bundandı…

Evet gerçekten çok acıydı…

Neden mi bahsediyoruz?

 Elbette ki ithal mısır soğanından… Hem kalitesiz, hem doğrarken acayip göze acı veren soğan çeşidiydi…

 Bizde soğan tükenince bizim ayağımıza kadar gelen Mısır soğanından bahsediyoruz.

 Özellikle ev hanımlarına acayip gözyaşları döktürdüler…

 Şimdilik böyle inşallah bizim yerli güzel soğanımız çıkar da rahat ederiz hem cep hususunda hem sağlık hususunda.

İnşallah.

 Yaşadıkça umutlar bitmez haliyle…

***

Ben zaten inecektim…

Günün birinde o munis merkebi eşekliğini gösterip Hoca’yı  üstünden atamış…Civarda oynayan çocuklar bu hali görünce, boylarına  bakmadan koca adamı defe koyup  çalmaya başlamışlar.

 Merhum, bozuntuya vermek istememiş. Ağrısına, sızısına aldırmadan, bir hamlede doğrulup:

“ Ne gülüyorsunuz be?” demiş, “Ben zaten inecektim…

Şimdilik bu kadar!

 SAĞLICAKLA KALIN!