Bazı duygular vardır, dile dökülmez. Boğazda bir düğüm gibi takılır, yutkunursun ama geçmez.

İçinde fırtınalar kopar, dışın dingin görünür. Gözlerin susar, bakışların derinleşir. Kelimeler dudaklardan dökülmez ama kalemin kâğıda koşar. İşte o an, suskunluğun en gürültülü hâlidir.


Ben suskunum… Belki de anlatamamaktan, belki de anlatacak kimsem olmamasından. Belki de anlatmanın bir faydası olmayacağını bilecek kadar yaşamış olmaktan.

Ama kalemim susmuyor. O, içimde ne varsa tek tek döküyor beyaz sayfalara. Gözyaşlarımı mürekkebe katıyor, sessiz çığlıklarımı satırlara işliyor.

Kalemim bazen isyan ediyor, bazen hasret kokuyor, bazen de geçmişin tozlu raflarından bir anıyı alıp gün yüzüne çıkarıyor.


Kelimeler dile gelmese de kâğıt anlıyor beni. Ona yüklediğim dertleri taşıyor, söyleyemediklerimi haykırıyor. Belki de en sadık dostum o. Ne yargılıyor ne de susturuyor.

Sadece dinliyor ve yazıyor…
Ben suskunum, kalemim susmuyor.

Çünkü bazı sözler sesle değil, yazıyla daha anlamlı. Çünkü bazı duygular, ancak mürekkep dökülünce hafifliyor.

Suskun dursam, içim dolu,
Kalem yazar, kırık kolu.
Söz tükenir, dert bitmez,
Sayfa olur derman yolu.