12 Eylül 1980 ihtilalinden 3 yıl sonra yani 1983 yılında ara verilen demokrasiye yeniden geçişte yapılan seçimi bilindiği gibi ANAP kazanmış, genel seçim sonrasında yapılan yerel seçimde de belediyelerin büyük bir çoğunluğu ANAP’lı adaylar tarafından kazanılmıştı.

O tarihten yani 1983 yılından içerisinde bulunduğumuz 2023 yılına kadar sayısını unuttuğumuz kadar yerel ve genel seçim yapıldı, 2017 yılında yapılan bir referandum ile hayatımıza Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi girdi, Parlamenter sistem terk edilince o sistemin başındaki Başbakanlık makamı da tarihe karıştı.

Dönemin başbakanı Turgut Özal döneminde belki daha çok belediye başkanlığı kazanmak adına belki de hizmetin en uç noktalara kadar daha rahat gidebilmesi adına belde belediye başkanlıkları ihdas edildi.

2004 yılına kadar nerede ise her gelen hükümet yerel yönetimler ile ilgili büyük değişiklikler yapıldı, ancak 2004 yılında nüfusu 500 ila 2 bin arasında bulunan belde belediyelerinin personel maaşlarını bile ödeyemedikleri gerçeği ortaya çıkınca Türkiye’nin 30 yerleşim merkezi “Büyükşehir belediyesi” statüsüne getirildi ve söz konusu büyükşehirlerin sınırları içerisindeki beldeler birleştirilerek daha güçlü ilçe merkezleri haline getirildi.

Yerel yönetimler ile ilgili bir taraftan sürekli değişiklikler yapılırken bir taraftan da merkezi hükümetin pek çok yetkisi yerel yönetimlere devredildi, bu şekilde hayata geçirilen uygulamalar dolayısı ile büyükşehir belediyeleri devasa bütçelere sahip olmaya başladı.

2018 yılında Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi uyarınca yapılan seçimde parlamenter sistem ortadan kaldırılıp milletvekilliği nerede ise tamamen etkisiz bir hale getirilince aklından siyaset geçen kim varsa milletvekilliğinden daha çok başta büyükşehir olmak üzere il ve ilçe belediye başkanı seçilmek için çaba göstermeye başladılar.

31 Mart 2024 yılında seçmen bir kez daha yerel yöneticilerini seçmek adına sandık  başına gidecek, yukarıda da belirttiğimiz gibi milletvekilliği kurumunun iyiden iyiye değersizleşmesi sonrasında halen TBMM’de aktif olarak görev yapan çok sayıda milletvekili ile birlikte geçmişte vekillik ,bakanlık yapmış önemli sayıda bir kitle de belediye başkanı olmak için yarışacaklar.

Bir yada birkaç dönem belediye başkanlığı yaptıktan sonra “bu kadar yeter” diyerek TBMM’de milletvekili olan çok sayıda siyasetçi “Biz belediye başkanı iken icra makamındaydık şimdi mebusu seçildik ricacı olduk, rahatımızı boşuna bozduk, imkan bulsak yine belediye başkanı olmak isteriz” şeklinde görüş belirtmekten geri durmuyorlar.

31 Mart 2024 tarihi bu açıdan çok önemli siyasi partilerin genel başkanları partilerinin geleceği için belediye kazanmak isterken , çok sayıda siyasetçide en azından bir beş yıl daha katrilyonluk bütçeleri olan belediyelerin başında olmak istiyorlar.

Gelecek yılın mart ayında yapılacak yerel seçimde İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlığını kazanan taraf hiç olmadığı kadar önemli bir psikolojik üstünlük sağlayacaklar, Söz konusu partiler istedikleri kadar belediye kazansınlar burada başarı için ölçü Ankara ama daha da önemlisi İstanbul olacaktır.

31 Mart tarihinde yapılacak seçim için “ölüm kalım mücadelesi” şeklinde yakıştırma yapılması da bundan olsa gerek.

Seçimin sonucu bundan sonraki iktidarın kim yada kimler olacağının habercisi olması açısından da belirleyicisi olacak.

Bu yüzdendir tüm siyasi partilerin ince eleyip sık dokumaları..