Çevresinde “Yeke Mirze” olarak bilinen ve bir asırdan fazla yaşayan rahmetli Mirza dedeme ne zaman “Dede bu seçimde MHP’ye oy verirmisin” ricasında bulunsak “benden uzak gidin, ben dinimden dönmem Atatürk’ün ve İsmet Paşa’nın partisi CHP’den başka bir yere oy vermem” diye kestirip atardı.
Sonrasında iflah olmaz bir Ecevit sempatizanı olan rahmetli babama “Baba etme eyleme bak bütün evlatların Ülkücü, sende bizi dinle bu sefer MHP’ye oy ver” diye yalvardığımızda babam anında bize tepki verir “ Ecevit Kıbrıs’a çıkarma yaptı, oda yetmedi Haşhaş ekimi konusunda ABD’ye rest çekti, benden MHP’ye oy isteyeceğinize siz gelin Ecevit’in partisine oy verin” der dururdu.
O dönemler ideolojinin en keskin zamanları olduğundan var olan bir parti pek fazla oy alamasa da oy oranında da öyle olağanüstü bir gerileme olmaz ve siyaset böyle sürer giderdi.
Arkasından 12 Eylül 1980 ihtilali geldi, 1983 yılında demokrasiye geçişte 12 Eylül cuntası tarafından eski siyasetçilere yasak getirilince meydan Turgut Özal’ın ANAP’ına, Turgut Sunalp’ın MDP’sine ve Necdet Calp’ın HP’sine kaldı.
03 Kasım 2002 yılına kadar bu durum var olan siyasi partilere fazla bir hasar vermeden sürdü gitti, 03 Kasım 2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AK Parti tek başına iktidara gelirken CHP dışında ikinci bir partinin TBMM’ye girememesi siyasette belli bir süre iki partili sistemin oluşmasını sağladı.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan referandum da sonrasındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde 31 Mart ve sonrasında tekrarlanan yerel seçimde ortaya son derece değişik ve bir o kadarda ilginç sonuçlar çıkınca artık seçmenin belli bir yerde çakılı kalmadığını ve her seçimde başka bir noktaya doğru gittiği gerçeği ortaya çıktı.
Bu aşamada her ne kadar seslenridirilse de ortada henüz bir seçim görünmüyor, Cumhurbaşkanlığı seçimi geçtiğimiz 24 Haziran 2018 yılında yerel seçimde yaklaşık 22 ay önce yapıldı, dolayısı ile böyle bir süreçte seçmen davranışının nasıl olacağı ile ilgili bir tahminde bulunmak zor ancak sürece ve yaşadıklarımıza bakıldığında bundan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı aşikar.
Geçmiş yıllarda seçim öncesi daha çok aile babalarının hane halkını toplayıp hangi siyasi partiye oy vermeleri gerektiği ile ilgili yönlendirmelerin olduğunu hemen hepimiz biliyoruz, en azından bizde öyle yapıyorduk.
Ancak son 2-3 seçimdir değişen seçmen profili ve bu değişim ile birlikte herkesin başka noktalara doğru yönelmesi ile birlikte siyasi partiler artık tabanlarına hakim olmakta olağanüstü güçlük çekiyorlar.
Bilindiği gibi geçtiğimiz yıl genel başkanlığını eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı “Gelecek Partisi” siyasete merhaba dedi, Bu yılın son günlerinde de Eski Ekonomi bakanlarından bakanlarından Ali Babacan’ın yönetimindeki bir siyasi parti yapılacak geenel seçime katılabilmek için gerekli tüm ilçe ve il kongrelerini yaptıktan sonra büyük Kurultayını da tamamlayarak seçimi beklemeye başladı.
Bu iki parti ile birlikte merkezde bulunma iddiası ile siyasete giren ve dost düşman herklesin "oy oranını yükselten tek siyasi parti" olarak hakkını teslim ettikleri İYİ Parti’nin, son yerel seçimde beklenilenden daha büyük bir başarıya imza atan CHP’nin, dengeleri her an bozabilecek bir siyaset anlayışı güden SP’ninde bundan sonrası için siyasete daha fazla asılacağı düşünülürse önümüzdeki günlerde siyasetin var olandan daha fazla hareketleneceğini söylememiz gerekiyor.
Genç seçmen kitlesinin her geçen gün biraz daha fazla çoğaldığı bir süreçte oy geçirgenliliğinin de artarak devam edeceği, bunan da var olan siyasi partilerin mecburen etkileneceği böylelikle de sandıktan önceden tahmin edilemeyen neticelerin çıkabileceğini düşünüyoruz.
Bu durum siyasi partiler açısından hiçte hoşa gitmeyen bir durum olsa da seçmenin hoşuna gittiğini ve alternatifinin çoğalması açısından büyük bir keyifle karşılandığını da görüyoruz, müşahade ediyoruz.
Geçmiş yıllara göre bugün oy kullanacak olan seçmenin "-Ne yapalım mevcut partilerin alternatifi yok" şekilnde bir bahaneleri kalmadı, Sağa yelpazede var olan çok sayıda parti gibi daha önce CHP'de siyaset yapan başta Muharrem İnce olmak üzere çok sayıda siyasetçinin parti kurarak seçmene "Merhaba" demeleri bundan sonrası içinde bir ipucu olsa gerek.
Hepimizin bildiği gibi ilk seçimde oy kullanacak olan seçmenm bundan 20 yıl önceski, 10 yıl önceski hatta ve hatta 5 yıl önceski seçmen değil, son derece genç bi rnüfus dolayısı ile genç bir seçmene sahip olan Türkiye'de sözünü ettiğimiz genç seçmen kitlesi ile bütünleşen, genç seçmenin derdine derman olacak politikalar üreten parti yada partilerin iktidar olması zaten kaçınılmaz.
Bundan çok değil bir seçim önce uzun yıllar bir siyasi partide hatırı sayılır bir mevkide görev yapan bir siyasetçinin bugün bambaşka bir noktada siyasete devam ettiğini görünce partiler arasındaki oy geçirgenliğine de şaşmamak gerektiğini düşünüyoruz.
Neticede dünya ile birlikte bizim ülkemizde de değişen yaşam şartları ister istemez önceliklerimizi ve bu önceliklere bağlı ihtiyaçlarımızı değiştirdi, Değişen bu ihtiyaçların siyaset yolu ile karşılanacağını düşünen seçmende artık gelenekselleşen "bir siyasi partide çakılıp" kalmak yerine kendisine biraz yakın gördüğü başka bir siyasi oluşumda bulunmakta herhangi bir sıkıntı görmüyor.
İnanmayan sokaklara insin ve bir yıl iki yıl görmediği, sohbet etmediği bir arkadaşı ile siyaset üzerine etraflıca sohbet etsin.
Bize nasıl hak verdiğini göreceksiniz.