( Vefat eden değerli sanatçımız Edip Akbayram anısına )

Hayat, bazen beklenmedik rüzgarlarla savrulduğumuz, bazen de zorluklarla sınandığımız uzun bir yolculuk… Bu yolculukta herkesin karşısına dikenli yollar, kapanan kapılar ve haksızlıklar çıkabilir. Ama işte tam da burada, Sabahattin Ali’nin o meşhur dizeleri kulağımıza fısıldar: Aldırma gönül, aldırma…

Bazen bir iftira, bazen bir haksızlık, bazen de insanların vefasızlığı yüreğimizi burkar. Ama gönül, bunları kafaya takarak kendini yıpratırsa, hayatın güzel yanlarını göremez hale gelir. Oysa yaşam, yalnızca kötü günlerden ibaret değildir. Her karanlığın ardında bir aydınlık, her zorluğun sonunda bir kolaylık saklıdır.

Önemli olan, bizi üzen şeylere haddinden fazla anlam yüklememek ve hayatı tüm gerçekliğiyle kabul edebilmektir. Ne der Mevlana? "Üzülme! Kaybettim sandıkların, belki de kurtulduklarındır." Bazen kayıplar, aslında kazançtır. Bazen de bir kapının yüzümüze kapanması, daha güzel bir kapının açılmasına vesiledir.

O yüzden, ne yaşarsak yaşayalım, dimdik durmayı, güçlü kalmayı ve her şeyin geçici olduğunu bilerek yaşamayı öğrenmeliyiz. Kalbimizi kinle, nefretle değil; umutla, sevgiyle ve iyilikle doldurmalıyız. Çünkü hayat, ona nasıl bakarsak, bize öyle görünür.

Öyleyse gönlümüzü üzenlere, yoranlara, ümitsizliğe düşürenlere karşı en güzel cevabı verelim:
Aldırma gönül, aldırma…

Düşse de gönlün gam yurduna,
Her sabah doğar ışık ardına.
Üzülme, geçer, kalmaz bu da,
Aldırma gönül, aldırma...