Ne bitmez tükenmez enerjimiz varmış arkadaş. 7 gün 24 saat hiç durmaksızın bir maçtan öbür maça koşturup duruyoruz. Birinde yenildiğimizi hissetsek hemen öbür maça daha bir hırsla, hınçla hazırlanıp sahaya çıkıyoruz. Futbol maçı bitiyor, siyasi maç başlıyor, siyasi maç bitiyor, televizyonlarda açık oturum adı altında serbest vuruş yapılıyor. Televizyonlarda serbest vuruştan sonuç alamayacağını düşününce sosyal medyadan penaltılar atılıyor. Oradan rüya âlemine geçip kendini kral ilan edenlerde var, kraliçe ilan edenlerde var. Bir birimize gol atma yarışı ilanihaye devam ediyor. Temel hedef birbirimize yani kendi kalemize her ne pahasına olursa olsun ve her ne yöntemle olursa olsun gol atmak.
Elin oğlu en azından ben kendimi bildim bileli bir geliyor pir geliyor. Kalemize gol olup yağıp gidiyor. Artık ona alıştığımız için pek tepki vermiyoruz. Önemli olan elin oğlu değil bizim uşağın gol atmaması. Ele gelince “sus pus”, biz bize gelince “kıs pıs”.Bir türlü ergenlikten yetişkinliğe geçiş yapamadık.
Kendimizi bir grup içerisinde gördüğümüz ölçüde, kendimizi daha güvende ve daha saygın olarak hissediyoruz. Bu yüzden olsa gerek ki, bizim grubun tribün liderlerinin ağzından dökülen ne varsa herhangi bir süzgeçten geçirmeden koro halinde seslendirmeyi kendimize ilahi bir görev olarak kabul ediyoruz.
Kendi güçsüzlüğünüzü, kendi iktidarsızlığınızı, kendi iradesizliğinizi, kendi yenilmişliğinizi, kendi ezilmişliğinizi kapatmanın en iyi yolu, sesinizin çıktığı kadar düşünmeden tempo tutarak bağırmak. Kalabalık olmanın insana sağladığı en büyük üstünlüklerden birisi, o kalabalığın içinde korkularından azade olmak, o çıkan gür sesi kendi sesinizmiş gibi hissedip, kendine güvenlik duvarı örmek.
İçinde yaşadığımız çağın en önemli özelliklerinden birisi yalan ve gerçeklerin algılarla ters yüz edilmesidir. İşin gerçeğinin ne olduğunun önemi yok, zaten araştırıp soranda yok. Önemli olanın, insanların nasıl algılaması gerektiğini belirlemek, yönetmek ve sonuç almak en geçerli akçe olarak karşımıza çıkıyor.
Teknoloji yalan söylemeyi, algıları yönetmeyi kolaylaştırıyor. Televizyon, sosyal medya birer yalan makinası olarak giderek işlerlik kazanıyor. Bu ortamlarda insanlar kolayca müşteri haline getirilip kendilerine ara öğün olarak kolayca yalandan bırakılan çerezler sunuluyor. Maçın 7/24 devam edebilmesi için bu ara öğünlere ihtiyaç var.
Hangi yana dönsek, hangi yöne gitsek bitmez tükenmez bir maçla karşı karşıya kalıyoruz. Yorulduk artık bir mola istiyoruz. Kendi ev halkımızla, kendi hem şehrimizle, kendi insanımızla, kendi kendimizle durmaksızın kazananı olmayan bu maçlardan yorulduk. Sokağı, okulu, yurdu, işyerini, parkı, ormanı, karı, kışı, yağmuru, seli, evi barkı birer stadyuma çevirmenizden yorulduk artık. Biraz huzur istiyoruz.