Neredeyse her yıl Demokles’in Kılıcı gibi önümüze konan ya da kafamıza dayatılan bir olgu olarak karşımıza çıkarılmaktadır bu Ermeni meselesi. Amerikan, Rus ve Türk bilim insanlarının yani tarihçilerinin tezlerinin böyle bir soykırım olmamıştır yazımlarıyla ve araştırmalarıyla ortaya konmuştur. Ancak ne yazık ki geçmişten gelen bir kuyruk acısıyla ve yenilmişliğin vermiş olduğu aşağılanma duygusuyla kendilerine çıkar yol aramaktadırlar bu devletler.
Özellikle de bakıyor ve inceliyorum, karşıma çıkan manzara Osmanlı’nın ve devamında Atatürk’ün üstün dehasıyla gelişen mağlubiyetlerini sindiremediklerini ortaya koymaktadır. Bu durumu da hiç ilgili olmadıkları halde zavallı ermeni milleti adına yapmaya çalışmaktadırlar.
Ayrıca bir şey daha dikkatimi çekiyor ki, bu ithamda bulunan devletlerin neredeyse tamamı dünya genelinde soykırım yapmış ve yapmaya da devam eden ülkelerden oluşmaktadırlar. Örneğin, Amerika. Hangi hakla ve hangi yüzle bu tür bir iftiranın silahtarlığını yapıyor anlamakta güçlük çekiyorum. Olsa olsa ben dünya hâkimi bir ülkeyim ve istediğimi istediğim zamanda yapma hakkım var demeye getirmektedir. Şimdi bir bakalım Amerika denen haydut ülke dünya üzerinde neler yapmaktadır:
Kızılderili katliamlarında 70 milyon Kızılderili katledilmiş.
35 milyondan fazla Afrikalı köleleştirilerek öldürülenler dâhil olmak üzere Amerika’ya getirilmiş.
Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombalı saldırı ile 350 bin kişinin ölümü ve binlerce kişinin sakat kalmasına neden olmuş.
Diresten katliamında 200 bin kişi öldürülmüş.
Kore savaşında 4 milyon insan katledilmiş.
Guatemala’da 200 bin sivil insan öldürülmüş.
Küba katliamında 60 bin kişi öldürülmüş.
Kongo katliamında 3 milyon kişi öldürülmüş.
Küba darbesi sırasında 300 civarında insan katledilmiş.
Vietnam savaşında 3 milyon insan katledildi.
Endonezya katliamında yaklaşık 1 milyona yakın köylü, işçi ve aydın öldürülmüş.
Kamboçya ve Laos’ta 1 milyon kişi katledilmiş.
Şili darbesi sırasında 5 bin sivil yaşamını yitirmiş.
Arjantin katliamında 30 bin insan katledilmiş.
Irakta yaklaşık 1 buçuk milyon insan katledilmiş.
Afganistan, Pakistan, Suriye gibi ülkelerde milyonlarca insan katledilmiş ve katledilmeye de devam edilmektedir.
Şimdi gelelim Ermeni katliamlarına. Kullanıma hazır bomba gibi her an hazır bekletilen kukla Ermenistan devleti ta Osmanlı döneminde destekçi devletleri de arkasına alarak özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde yaşayan vatandaşlarımızı katletmişlerdir. Düşünün bir ülkenin bir bölümü yaklaşık 45 yıl işgal altında kalmış ve bu işgalci güçler de Ermenilerdir. Neler yapmışlar neler. Büyüklerimizden dinlediğimiz anlatımlarda özellikle bebekli ve hamile kadınları katlederlermiş ki soyu devam etmesin diye. Çıldır2ın Meryem ve Semiha Şakir köyleri sınırları içerisinde bir çok toplu mezarın bulunduğu ve bunların Ermenilerce katledilen Türk vatandaşlarının olduğunu anlatmaktadırlar. Hatta tarihi incelediğimizde bu Ermenilerin işgal sırasında Osmanlı Ermenilerine bile işkence yapmış olduklarına anlatan tarihi kaynaklar vardır. Hatta Osmanlı devleti Osmanlı Ermenilerini, Ermenilerin zulmünden korumak amacıyla belli bir bölgeye göndermiş olduğu bilgileri de tarihte yerini almıştır.
Ermenilerin bir zamanlar kurmuş oldukları Asala Örgütü ile onlarca Türk diplomatı katlettikleri de yakın tarihimizde bilinen bir gerçektir. Hatta ve hatta bu maşa ülke en yakınındaki Azerbaycan devletinin bir bölümünü işgal etmekten geri kalmamış, o süre içerisinde onlarca Azeri Türkünü katletmiştir. Hatta yakın zamanda Azeri topraklarından kovulan Ermenilerin geçmişte Türkiye’de olduğu gibi boşalttıkları şehirleri yakıp yıkarak terk ettiklerine de şahit olmuşuzdur. Yazacak olursak daha onlarca kaynağa ve olaya şahit oluruz. Ancak sanırım bu iki ülke örneği yeterli olacaktır.
Şimdi gelelim Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında cereyan eden olaylara ve kahraman Ardahanlı ve Çıldırlı Türk evlatlarına: Bizler her daim ecdadımızın kahramanlıklarıyla övünmüş ve övünmeye de devam edecek bir milletin neferleriyiz. Bu hiçbir zaman değişmeyecektir. İşte katliamlardan ve zulümlerden en çok etkilenen Kars ve Ardahan’da ki kırımlara dur demeye çalışan kahramanlarımızdan bir bölümü…
1-Öncüllü Kamil Ağa: Öncül köyünden Ağa Bingöl (Deli Ağa) (1844-1947) cesur atılgan olduğu için Deli Ağa denilen kişidir.
Yine beş oğlu ile birlikte Milli Mücadelede Ermenilere karşı savaşta çarpışan ve en büyük oğlu Lütfü 16 Mart 1918’ de Köroğlu dağı Kanlı Dere mevkiinde şehit düştükten sonra, kurtuluşa kadar dört oğlu ile birlikte savaşmış ve Cumhuriyet döneminde İstiklâl Madalyası sahibidir.
2-Purutlu Kamil Ağa: Ermeni ve Gürcülerin saldırılarına karşı teşkilat kurarak mücadele eden kahramandır.
3-Koravelli Kamil Ağa: Ermeni güçlerine karşı en çok direnen ve karşı çıkan kahramanlarımızdan birisidir.
İslam Cemiyeti Hayriye’sinin Çıldır teşkilatında çalışarak aç ve yoksul halka un, şeker gibi yiyecek ve giyim eşyasının dağıtımında öncülük etmişler.
Gerek 1917 Seyim Hükümeti, gerekse 1918–1919 Milli Şura zamanında da bu iki Kamil Ağalar ile Deli Ağa ve Yukarıcanbazlı Ahacanoğlu İlyas Ağa İle Gökçe Ağa, Calalı Koçuoğlu Mansur Ağa, Pekreşenli Ağadede, Suhara'dan Kasımoğlu Hasan Ağa ve Haley Ağa milli teşkilatın başında halkı silahlandırmış olarak çalışmışlar. 1918 Nisanındaki İlk Kurtuluşa değin; güneyde İğnezor, doğudaki Aktaş (Ahılkelek) ve batıdan Beyrehatun (Ardahan) üzerinden gelen Ermenilerle savaşarak düşmanı Çıldır toprağına sokmadılar. Bu üç cepheden en çok Zarşat (Arpaçay) üzerinden gelen Ermenilerle İğnezor yönünde savaşıldı. Calalı Mansur Ağa, Yukarıcanbazlı Ahacanoğlu Aslan Ağa, Pekreşenli Ağadede, Koravelli Hamit Ağa (Erdoğan), Purutlu (Kamil Ağaoğlu) Paşa bu cephede çok yararlılık göstermişler.
13 Nisan 1919'da İngilizler hile ile Kars'ta Milli Şura Cenupu Garbi Kafkas Hükümeti Parlamentosu'nu basıp mümessillerini Malta'ya sürerken 18 gün yaşayan Kukla ve Karma Kars Şurasında Ermenilere alet olmak istemeyen Çıldır'ın Zinzal (şimdi Güvenocak) köylü Hacıoğlu Doktor Esat Oktay Bey 30 Nisan 1919'da savaşarak Çıldır'a gelmiş. Geçici Kars Hükümeti'nde Parlamento Başkanı ve teşkilatçı, yiğit bir aydın sayılan Doktor Esat Oktay, 1919 Mayıs başlarında yeniden Çıldır Milli Şurasını düzene koydu; Purutlu Kamil Vural Ağa'nın başkanlığında, Koravelli (şimdi Sazlısu) Kamil Erdoğan Ağa, Zığarıstavlı (şimdi Öncül köyü) Deliağa Bingöl, Pekreşen (şimdi Gülyüzlü) köylü Ağadede, Sukhara (şimdi Yakınsu) köylü Molla Nebi ve Kasımoğlu Hasan Ağa ile Doktor Esat'tan kurulan 7 kişilik Merkez Heyeti yine Çıldır'ın idaresini eline aldı. Zarşat, Ardahan ve Ahılkelek üzerinden baskın yapan Ermenilere karşı Çıldır Milislerini sevk ve idare etmişler. En çok, cephane azlığından bunaldılar.
1919 Mayısından 1921 Şubatındaki Çıldır'ın Son Kurtuluşuna değin Çıldır Milli Şurası kolu çalıştı. Ardahan'dan Zurzuna'ya gelen Ermenilerin Çıldır Kaymakamını Mayıs başlarında geri çeviren Milli Heyet, ordumuzdan kalan ve 1915'te Ruslara tutsak düşmüşken 1917'de Gediksatılmış gibi köy kamplarından kurtarılmış bulunan 45 Mehmetçiği, gönüllü Milislerimizin talim ve terbiyesi ile kurulmuş birlik kumandasına tayin etti. Zarşat cephesinde Taşbaşı'nda Ermenilerle çok vuruşmuşlar.
İşte bu bilgileri verdikten sonra savaş dönemlerinin ne kadar acımasız olduğunu ve o şartlar altında yapılan kurtuluş mücadelesinin nasıl anlam kazandığını artık görmeliyiz. Hiçbir Türk kendi vatanının dışında başka bir ülkenin toprağında gözü olmayan, başka bir devletin vatandaşını katletme gibi bir düşüncesi olmayan bir millettin evladıdır.
Artık her yıl temcit pilavı gibi yeniden ısıtılarak önümüze konan ve yememiz için zorlanan bir ülke olmak istemiyoruz. Bunun yaptırımı neyse biz de Türk devleti olarak gerekeni yapmalıyız. Örneğin yukarıda saydığım olayların sorumlusu olan ABD ve Ermeni devletlerinin yapmış olduğu katliamları kendi meclisimize getirerek bir karar almamız ve bu ülkelere farklı yaptırım yollarını denemeliyiz. Örneğin, üslerin kapatılması vb gibi!
Hatta benim en çok önemsediğim bu konunun siyasi malzeme olmaktan çıkarılması ve tüm ülkelerin arşivlerinin denetime açılarak tarihçilerin araştırmasına sunulmasıdır. Hatta bir Amerikalı tarihçi Prof.Dr.Justin McCarthy’nin bile reddettiği ve Osmanlı’nın Ermenileri yok etmeye çalıştığına dair tarihsel hiçbir tarihsel kanıtın olmadığını vurgulamış ve “SOYKIRIM” iddialarını Türklerin kolunu bükmek için kullandığını belirmiştir.
Yine bir Rus tarihçi Prof.Dr. Oleg Kuznetsov, 1919 olayları iddialarının kurgu olduğunu belirtmiş “Ermeniler, tarih ve yasal belgelerle bu propaganda teriminin “SOYKIRIM” geçerliliğini doğrulamanın mümkün olmadığını biliyor.” demiştir.
Yine yıllarca Osmanlıyla savaşmış bir Rus General olan General Bolhovitinov, 1915 yılındaki ermeni olaylarının en yakın tanıklarından birisidir. Rus general, 11 Aralık 1915 tarihinde bir rapor hazırlayarak cephe komutanına sunuyor ve diyor ki: Ermeni meselesi 19. Yüzyılın sonlarına kadar söz konusu bile değildi. İngilizlerin kışkırtmasıyla ortaya çıkmıştır. Bağımsız bir devlet kurmak amacı gütmüştür. Ayrıca İngilizler bu olayla Türklerle Rusların arasını açarak Rusya’nın boğazlarda söz sahibi olmasını engellemiştir…
Bu anlatımlar uzayıp gitmektedir. Araştırmalarımdan çıkarımım, “Kışkırtıcı Avrupa ve Amerika’nın kuklası olma yolunda ilerleyen Ermenilerin, ABD’nin ve bazı Avrupa devletlerinin kendi katliamlarını örtme çabasıdır.” diyebiliriz.