Son dönemlerde birbiri ardına yaşanılan felaketler ve bu felaket sonrası karşı karşıya kaldığımız çaresizlik dolu anlar bir anda akıllara “acaba bu felaketlerin yaşanılacağı bile bile önceden önlemler alınmıyor mu.?” sorusunu getirdi.
Türkiye bilindiği gibi deprem kuşağı üzerinde 17 Ağustos tarihinde meydana gelen ve “Asrın felaketi” olarak tanımlanan Marmara depremi sonrasında alınması gereken ancak hayata geçirilmeyen çalışmalar sonrasında yurdumuzun pek çok bölgesinde meydana gelen depremlerde yaşadığımız her acı sonrasında “İmar kanunu neden deprem bölgelerine göre uygulanmıyor” sorusunu gündemden hiç düşürmedi.
İklimlerin nasıl değiştiği artık günlük olarak takip ediliyor, böyle bir süreçte sel felaketlerinin daha çok yaşanacağı bilinirken bırakın dere yataklarındaki konutların daha yukarılara çekilmesi gerekirken aksine dere yataklarında yapılan binaların daha da çoğalması bir türlü izah edilemedi.
Son bir haftadır canımızı yakan içimizi yakan orman yangınları sonrasında karşı karşıya kaldığımız çaresizlik ister istemez “Her yıl yaz mevsiminde bir sürü ormanlık alan yanıyor, bu yangınların mevsim itibarı ile sürekli yaşanacağı da biliniyorken gerekli önlemler neden alınmıyor” sorusunu da en üst perdeden seslendiriliyor.
Dünyanın hemen her ülkesinde sözünü ettiğimiz deprem-sel- yangın başta olmak üzere pek çok felaket yaşanıyor, Zamanında önlemleri alan yada sözünü ettiğimiz felaketler meydana geldikten sona ortaya çıkan tahribatı en az zararla kapatmamız gerekirken her seferinde büyük acılar ile karşı karşıya kalmamız akıllara yüzlerce sorunun gelmesine vesile oluyor.
Sözünü ettiğimiz felaketler dünde vardı bugünde var yarında olacak, Meydana gelmeden önce engelleyebileceğiz tabiat olayları var, meydana geldikten sonra alacağımız önlemler ile en az zararla telafi edebileceğimiz felaketler var.
Bütün Türkiye’yi kasıp kavuran yangın bir haftadır devam ediyor, yangının çıktığı andan itibaren daha fazla yayılmaması adına var olan teknolojik ekipmanlar ile yangın bölgelerine müdahale edilememesi kafaları karıştırıyor.
Her felaketten başka bir ders çıkartıyor, sözünü ettiğimiz felaketlerden kurtulma imkanı olmadığına ve bu felaketlerin ne zaman çıkacağı da bilinmediğinden geriye kalan tek görev bu felaketleri meydana geldikten sonra en kısa zaman içerisinde ortadan kaldırmak olmalıdır.
“Testi kırılmadan” diye başlayan deyim işte tam bu gibi durumları ifade ediyor, İşin başında olabilecek tüm önlemleri almak gerekiyor, Felaketler meydana geldikten sonrada en az zarar ve en kısa zaman dilimi içerisinde çözüm üretilmelidir.
Testi kırıldıktan sonra ne yapsak, ne etsek boş.
Zira kimseye faydası yok.
Zarardan başka.