Futbol sezonu önümüzdeki günlerde başlıyor, Sezon sonunda şampiyon olmak isteyen kulüpler imkanları ölçüsünde transfer yaparak en iyi neticeyi almayı hedefliyorlar.

Spor kulüplerinin önceliği maç başlarken sahada direk olarak ilk on birde oynayacak futbolcular, Futbolu takip edenler gönül verdikleri takımların sezon başı kadrolarına bakar bakmaz hangi futbolcunun her maçta direk olarak oynayacağını hangi futbolcunun da olağanüstü bir gelişme olmadığı takdirde bütün bir sezon yedek kulübesinde oturacağını aşağı yukarı kestirebiliyorlar.

Tabi bizim derdimiz burada futbol takımlarının asil yada yedek oyuncularını anlatmak değil, başta spor olmak üzere ülkede var olan tüm sektörlerdeki oluşumu tayin eden siyasetteki asiller ve yedeklerdir.

-Türkiye’de çok eski siyasi partiler var,

-12 Eylül 1980 ihtilali sonrasında kurulan ancak mevcudiyetini bir yada birkaç dönem sürdürdükten sonra tarihe karışan partiler var,

-Kurulduktan birkaç ay sonra iktidara gelen partiler var

-Kuruluşunun üzerinden çok uzun bir süre geçmesine rağmen asla iktidar olmayı başaramayan siyasi partiler var.

-Var oğlu var.

Sözünü ettiğimiz siyasi partilerin kuruluşu ile birlikte bir şekilde liderin etrafında bulunan şartların uygun olması sonrasında da partisi iktidara gelince siyasetin en üst noktalarında bulunan siyasetçiler var.

Bu sınıfa giren yani mensubu olduğu siyasi partinin iktidara gelmesi ile başarıyı yakalayan siyasetçi işte bizim anlatmaya çalıştığımız siyasetçi modelidir.

Anlatmaya çalıştığımız siyasetçi tipi seçim öncesi mutlaka partisinin seçilmesi garanti ilk sırasından mutlaka ama mutlaka aday olur, Seçmenin verdiği oy oranında partisi iktidar olsa da olmasa da o siyasetçi kendisini bir şekilde TBMM’de bulur..

Birde siyaset yapmayı seven ancak genel merkeze yakın olmaktan ziyade kendi bilgisine birikimine güvendiği için seçim dönemi süreç başladığında başvurusunu yapıp neticeyi bekleyen siyasetçiler vardır.

İşte bizim yazımıza başlık olan ve siyasi ömrünün tamamını yedek kulübesinde geçirmek zorunda kalan siyasetçiler bu sınıfa dahildirler.

Genel merkezlerin yıllar yılı yedek kulübesinde beklemek zorunda kalan bu isimler ile ilgili bir tasarruflarının olup olmadığını bilemiyoruz, ancak partisi ile ilgili yapılası gereken tüm faaliyetlerde bulunan , Genel merkezlerin talep ettiği tüm özellikleri taşımasına rağmen kendisine bir türlü ilk on birde yer bulamayan talihsiz yedeklerin şansı bir türlü yaver gitmiyor.

Siyasetin son dönemlerde iyiden iyiye Ankara’ya çekildiği , seçim öncesi nerede ise tüm siyasi partilerin “Türkiye çok önemli bir sürece giriyor seçime az kaldı dolayısı ile biz adaylarımızı ön seçim yolu ile belirlemekten çok genel merkezimizden atama yolu ile belirleyeceğiz” şeklinde düşünmesi ile yedek futbolcu olarak tanımladığımız yedek siyasetçiler sürekli listelerin arka sıralarında kalmaktan kurtulamıyorlar.

Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz günden beri nerede ise gelenek hale gelen bu kısır siyaset anlayışı dolayısı ile önce genel başkanlar milletvekillerini seçiyor, sonrada seçilen milletvekilleri minnettarlık ifadesi olarak genel başkanları ne kadar istiyorsa onu istenilen zaman kadar partinin başında tutuyorlar.

Bizde buna “Demokrasi” diyoruz.