14 mayıs ve 28 mayıs 2023 tarihilerinde yapılan genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarılı olamayan CHP genel başkanı Kemal Kılıçtaroğlu daha uzun bir zaman partisinin başında kalmak istemesine rağmen yapılan kurultayda karşısına çıkan grup başkan vekili Özgür Özel’e karşı kaybetti ve siyasete “elveda” dedi.

31 Mart 2024 tarihinde alınan başarısız sonuç sonrasında “27 Nisan tarihinde partimiz olağanüstü kurultaya gidecek ve ben aday olmayacağım” diyen İYİ parti genel başkanı Meral Akşener’de 27 nisan tarihinde yapılan seçimli kurultayda genel başkanlığı Müsavat Dervişoğlu’na devretti.

30 Ekim 2016 tarihinde Saadet partisi genel başkanlığına seçilen Temel Karamollaoğlu geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada “Sağlık sorunlarım artık genel başkanlık yapmama izin vermiyor, genel başkanlığı bırakıyorum normalde partimizin kurultayı ekim ayında yapılacak ancak ekim ayına kadar beklemeye gerek yok haziran yada temmuz ayında yapılacak kurultayda genel başkanlığı başka bir arkadaşımıza devredip siyasete veda edeceğim” dedi.

Çok kısa bir zaman içerisinde art arda üç genel başkan koltuğu başka bir partiliye bırakınca gözler bir anda Ahmet Davutoğlu’na, Ali Babacan’a, Devlet Bahçeli’ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çevrildi.

Türkiye’de siyasi parti genel başkanları seçimlerin sonuçları ne olursa olsun başkanlık koltuğunu asla bırakmak istemiyorlar, Partisi girdiği her seçimden başarısız çıkmış olsa da genel başkanlar hiçbir şey olmamış gibi davranıp yola devam ediyorlar.

Genel başkanların siyasete veda etmesinin istenmesinin gerekçeleri farklı, yaşı çok genç olmasına rağmen partisi başarısız olan genel başkanların istifa talebi başka.

Partisi başarılı olmasına rağmen artık yaşları gereği siyasete veda etmesi gereken genel başkanların istifa etme gereği de başka.

Saadet Partisi genel başkanı Temel Karamollaoğluyerel seçim öncesi sadece 4 ile gidip miting yapabildim, bu durum bir genel başkan için kabul edilebilir değil, sağlık durumun daha fazla genel başkanlık yapmama izin vermiyor” diyerek durumunu son derece net bir şekilde ortaya koyuyor.

20 yıl 30 yıl genel başkanlık yapan bir siyasetçi partinin başından gittiği anda partisinin zor duruma düşeceğini düşünüyor birazda etrafının “-Efendim siz giderseniz biz perişan oluruz” şeklindeki yönlendirme sonucu “bensiz olmaz” duygusuna kapılıyorlar.

Türkiye’de hatırlayınız Süleyman Demirel, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş gibi isimler vefat edinceye kadar partilerinin başında kaldılar.

Bizim ülkemizde “seçimde başarısız oldum, dolayısı ile bırakıp gitmem lazım benden sonra gelen daha iyi siyaset yapar” anlayışı hakim kılınmadıkça siyasette istenilen mesafe de alınamıyor.

Sonuç ne olursa olsun yaşlı siyasetçi de bırakmıyor.

Genç siyasetçi de bırakmıyor.

Bizde böyle bir süreçte kör topal ilerlemeye ve daha güzel günler beklemeye devam ediyoruz.

Olmayacak duaya “amin” demek gibi.