Gelecek yıl yapılacak seçim öncesi siyasi partiler son düzlük sayılan TBMM’deki bakanlıkların bütçeleri üzerinden fikirlerini söylüyor, Seçim kaderini etkileyecek olan ve “Kararsızlar” olarak tanımlanan kitlelerin yüzlerini kendi taraflarına çevirmelerini bekliyorlar.
TBMM’de bakanlıkların bütçeleri ile ilgili görüşmeleri tüm halkımız son derece heyecanlı bir televizyon dizisi gibi seyretmekten geri kalmıyorlar ve gözlerini televizyon ekranlarından ayırmakta zorlanıyorlar.
Geçtiğimiz gün birlikte çay içtiğimiz arkadaşımız “-Yüksel bey şu sıralar televizyonlarda dünya kupası karşılaşmaları var ancak ben dünya kupası maçları yerine TBMM’deki milletvekillerinin ve milletvekillerine cevap vermek adına kürsüye çıkan bakanların konuşmalarını daha heyecanlı bulduğumdan çoğu dünya kupası karşılaşmalarını bırakıp meclis konuşmalarını dinliyorum” dediğinde işin vehametini bir kez daha anlamış olduk.
Bizim gibi eli kalem tutan yazan-çizen-fikir söyleyen kendisini Türkiye’nin aydını olan kim varsa tamamı ülkenin tek ve değişmez gündeminin ekonomi olduğunu bunun dışında ne varsa suni gündem olduğunu biliyorlar, Ancak iktidar elindeki tüm imkanları kullanıp seçmenin ekonomiyi konuşmasına hatta düşünmesine bile fırsat tanımıyor.
Önceki gün sabah saatlerinde bizim evin altındaki börekçiye girdik, Fırından henüz çıkmış dere otlu poğaçayı görünce kasadaki görevliye “bana 2 adet dere otlu poğaça verebilirmisiniz” dedikten sonra 10 lirayı uzattık.
Ben kasadaki görevli paranın üstünü versin diye beklerken görevli “-Beyefendi 5 lira daha vereceksiniz, zira aldığınız dere otlu poğaçanın tanesi 7,5 lira” dediğinde acı gerçek ile bir kez daha karşı karşıya kalmış olduk.
Bizim seçmenimiz TBMM çatısı altında yada dışarıda siyasi parti temsilcilerinin tartışmasını sever ilgi ile izler ancak oy verme noktasında bu tartışmaları baz almaz, döner dolaşır cebindeki paraya ve paranın alabileceği ürünlerinin fiyatlarına bakar.
Seçmen son bir yıldır gerçekten olağanüstü fiyatlar ile karşı karşıya, İşin daha kötüsü sürekli artan fiyatların artır bırakın aşağıya inmesine olduğu yerde duracağına bile inanmıyor.
İşte bunu gören siyaset kurumu vatandaşın dikkatini ekonomiden başka noktalara çekebilmek adına sürekli dini ve milli motifleri kullanmaktan bir an olsun geri durmuyor.
Siyasetçi kürsüde ne kadar sert ve ateşli konuşursa konuşsun, istediği kadar milli ve dini motifler ile bezenmiş ateşli konuşmalar yapsın günün sonunda seçmen sandığa gittiğinde yukarıda da belirttiğimiz zaman ekonomik verilere bakıp oyunu ona göre kullanacak.
Siyasetçi bu durumu biliyor, Seçmenin sandıkta kararını verirken ekonomik verilere göre hareket edeceğini de görüyor ama belirttiğimiz gibi sıcak siyaseti en üst noktalara tırmandırıp gündem değiştirmenin hesabını yapıyor.
Siyasetçinin bu şekilde yol alması kendi meselesi ancak sert söylemler kullanan siyasetçinin söylemleri yurt genelinde kendi partilileri tarafından kabul görüp ortaya çatışma çıkınca sorun başlıyor.
Her ne kadar bizi duymayan olsa da yine de siyaset kurumuna “Sakin olun, siyaset ateşinin tansiyonunu düşürün” demekten asla vazgeçmeyeceğiz.
Zira var olan bu sertliğin hiç kimseye bir faydası yok..