Belediye başkanlarını belirlemek üzere yapılan yerel seçim Milletvekillerini seçmek adına yapılan genel seçimlere göre şahısların kendilerini değerlendirmeleri adına daha bir öne çıkan bir onaylama metodudur.

Milletvekili, genel seçimlerinde bilindiği gibi partiler içerisinde bir türlü ön seçim hayata geçirilemediği için daha çok genel merkeze özelliklede genel başkana yakın olanlar listelerin başında yer aldıklarından seçimi kendileri değil liderleri yada partileri kazanır.

2018 yılında hayatımıza giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de bir noktada kişinin kendisini değerlendirdiği bir seçimdir, her ne kadar Cumhurbaşkanı adayları yola bir siyasi kurumun önünde çıksalar da seçmen belli zamanlarda partisine bakmadan da adaya oy verebiliyor.

Dolayısı ile milletvekili genel seçimlerinde siyasetçi kendi gücünü test edemez, neticede seçim öncesi yapılan kamuoyu araştırmalarında hangi siyasi partinin hangi seçim bölgesinden ne kadar milletvekili kazanacağı da aşağı yukarı tahmin ediliyor.

31 mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimde Türkiye’nin tüm il-ilçe ve beldelerinde belediye başkanlığı seçimi yapıldı, AK Partinin son dönemlerdeki gücünden fazla bir eser kalmadığı için başta CHP olmak üzere diğer siyasi partilerin adayları son 3-4 seçimde olduğu gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı değil AK Partinin o bölgelerde gösterdikleri adaylara karşı yapıldı.

31 Mart 2024 tarihindeki yerel seçimde bilindiği gibi CHP’li adaylar sandıktan son derece başarılı bir şekilde çıktılar, “Asla kazanılamaz” denilen seçim bölgelerinin pek çoğunda CHP’li adaylar herkesi şaşırtan neticeler alarak sandıktan çıkma başarısını gösterdiler.

Seçimi çok az oy ile kaybeden belediye başkan adayları takip eden günlerde seçimi neden kaybettiklerinin hesabını yakın arkadaşları ile mutlaka değerlenirmişlerdir diye düşünüyoruz.

Yerel seçimin üzerinden yedi ay geçti, Ancak “sayılı gün” dediğimiz zaman hızlı bir şekilde kendisini yenilediğinden olsa gerek seçimi kazanan belediye başkanının arkasından ikinci çıkan , seçimi kıl payı kaybeden adaylar o andan itibaren gelecek seçime hazırlık yapmaya başlamış durumdalar.

Türkiye’de şu an olağanüstü bir parti enflasyonu olduğunu hepimiz biliyoruz ve işin garip tarafı haftanın beş günü mesai saatleri içerisinde yeni partilerin kurulduğuna şahit oluyoruz.

İktidarda olması vesilesi ile AK Partide iktidar adayı olması vesilesi ile de CHP’de halen daha yüksek bir oranda “parti sadakati” olduğunu hepimiz biliyoruz.

Bu iki parti dışındaki siyasi kuruluşlarda hepimizin kabul edeceği gibi parti sadakati artık kalmamış durumda, bir siyasi partiden seçilmiş milletvekili istifa edip başka bir partiye geçiyor, Belediye başkanları partilerin bırakıyor, üyeler ise Çarşamba günü başka partiye Perşembe günü başka bir siyasi partiye geçmekte artık hiçbir sorun görmüyor.

Parti sadakatinin kalmayışı belki de Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bir gereği olarak bizi yoruyor, zira bırakın yerel yönetimleri Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için 85 milyon içerisinden yüz bin imza bulunduğu an adaylığınızın önünde hiçbir engel görünmüyor.

Parti sadakati kalmayınca bir dönem önce herhangi bir siyasi partiden aday olup kazanamayan kim varsa “Ben seçime girdim bu kadar oy aldım oylar partinin değil şahsımındır” dediği andan itibaren rotasını başka bir siyasi partiye doğru çevirmekte bir sakınca görmüyor.

Türkiye gibi siyasetin akşamdan sabaha değiştiği bir ülkede belediye başkan adayı olarak hatırı sayılır bir oy alan kim varsa şu günlerde kendisine PİAR yaptırmakla meşgul.

Zira sayılı gün çabuk geliyor.

Yatıp kalkıyorsunuz ve bakıyorsunuz ki seçim takvimi açıklanmış.