Hoşgörü kavramı, Türkçe ’de ‘hoş’ kelimesinin olumlu çağrışımlar yapması nedeniyle
olumlu bir kavram gibi düşünülse de benzer problemleri hoşgörü kavramında da hissediyoruz.
Hoş gören ile hoş görülen kişi kesinlikle aynı duyguları paylaşmıyorlar.
Toplum olarak hoşgörü kavramını kendimize daha yakın hissetmemizin bir sebebi de ecdadımızın hoş gören
konumunda olmasıdır. Bu durum kendimizi hoş görülen taraf olarak hissetmememize ve
hoşgörünün içinde barındırdığı o gerilimi karşı taraftan ele almamamıza da bağlanabilir.
Tolerans; Tol ere edebilme yeteneği, dayanma gücü, katlanma gücü, katlanma, anlayışlı
yaklaşım, adil davranış, adalet, önyargısızlık, önyargıdan bağımsız olma, demokratik ruh, iyi
niyet, kardeşlik, arkadaşlık, yaşa ve yaşat prensibi, kaçınma, sabır, mustarip olma, şefkat,
sempati, hayırseverliktir.
Değerli okurlarım,
Sabır doğanın bir gereği olmalıdır. İnsanın yaratılış amacı vardır. İnsanlar doğası gereği her
canlıda olduğu gibi doğar, büyür ve ölürler. Yaşamını idame ettirirken gerek mutlu gerekse
üzüntülü anlar yaşarlar. İnsanların yaşadıkları bu duygular içerisinde üzüntüler bazen insanı
isyana bazense hayattan koparmaya yetebilir.
Atalar derler ya “Sabreden derviş muradına ermiş” Gerçekten de insan sabrederse, acele
etmeyip te beklemesini bilirse sabretmek onun için bir mükâfat olur.
Dünya; insanoğlunun iyi veya kötü davranışlarıyla renklenir ya da çekilmez olur. Cennete
yahut cehenneme döner. Bir insan mutlu olmayı istiyorsa; davranışlarında, sözlerinde
insancıllık vardır. Bireyleri içtenleştiren, mutlu eden davranışların ilkini bilindiği üzere
hoşgörü çeker.
Birey, bu duygu sayesinde insanların fark etmeden yaptıkları kötülükleri
hoşgörüyle karşılar. İnsanların güzelliklerini fark etmeye, eksikliklerini gidermeye çabalar.
Bu sayede, toplum yaşamı birbirini tamamlayan bireylerin iyi niyetli davranışlarıyla daha da
güzelleşir.
Günümüzde fikirleri yüzünden birbirine düşman bireylerin varlığı hepimizi üzmektedir. Fikir
ve görüş farklılığı, iyi niyet ve hoşgörü çerçevesinde geliştiği ve yayıldığı müddetçe, düşünce
dünyamıza bir zenginlik katar. Tüm insanların monoton yaşam ve fikirleri paylaşması, insan
yapısına zıttır.
Tatbiki hepimiz farklı konularda, farklı görüşlere sahip olabilir ve farklı
görüşler belirtebiliriz. Mühim olan, bu görüşlerin hoşgörü çerçevesinde belirtilmesidir.
Hz. Peygamber bir hadislerinde şöyle buyurur: “Kim bu dünyada bir kulun ayıbını örterse
Allah da onun ayıbını kıyamette örter."
Zihnindeki engellerden, önyargılardan kurtulamayan insan, kendi elde ettiği başarıların da
düşmanı olur. Övgüyü doğru şekilde algılamaz ve gerektiğinde de kullanamaz. Övgüyü
öğrense dahi, bu engelleri ve önyargılarıyla övgü ve takdiri, cimri bir tutumla saklar. Hatta
övmeyi bilen insanlara bile soğukluk gösterir.
Takdir etme ve ödüllendirmenin farklı kavramlar olduğunun bilinciyle bunları birbirinden ayırmamız gerekir. Her yapılan doğru davranış açıkça takdir edilmelidir. Olağan üstü bir davranış ise ödüllendirilmelidir. Takdir edilmenin, övgünün oluşturduğu etki, insanların
motivasyonlarını artırır.
Bu kadar girişten sonra asıl meseleye gelelim;
Günlerdir, Bütün Dünyayı saran Ölümcül Korona Virüsü, Ülkemizde de can kayıplarını
verdirmeye neden olmaktadır.
İlgililerimiz bizleri hep uyarıyorlar Tabi bizim Sağlığımız ve geleceğimiz için, biz ne
yapıyoruz, Sanki söylenenler bize değilmiş gibi vurdumduymaz davranışlar sergiliyoruz.
İki gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi,
Aylarca verilen öz verili çalışma birden ayaklar altına alındı, maskesiz çıkmayın denildi san ki inadına biz denilmemiş gibi, tersini yaptık. Otobüs
Minibüs çalışmayacak denildi Sara sokaklarda toplu taşımacılık yapıldı. Bilim Kurul Bizi Sürekli uyardı ama kaçımız uyduk?
İnsanlar Sanki Esaretteymiş gibi özgür olmak için feryat ediyor, Tüm kuralları alt üst ediyor. 65 Yaşını aşmış biri olarak yaklaşık iki aydır evden dışarı çıkmıyorum ve sürekli haberleri izliyorum, Yasağı yok sayan kişileri görüyorum, Özellikle de Karşı Cephe olarak ki bu zamanda bunu hiçbir anlamı yok,
Sürekli sataşmalar, Hele siyasiler, Sanki gün bugündür hesabıyla olumlu gelişmeleri de siyasetlerine alet ediyorlar yazık, yazık. Öncelikle Doğruyu hepimiz takdir edelim, Eğer eleştirilecek bir kavram varsa ki mutlaka vardır,
Üslubumuzu, ya da üslupları hiçe saymadan ve Eleştiri dozunu artırmadan yapalım. Bu dünya ne sana kalır, ne de bana” diyerek toplumun gerilmesine mahal vermeyelim.
Siyasi tercih tabi ki olacak, Farklılık olmaz ise zaten her şey monoton ve Diktatoryayı getirir. Kimse kendini Diktatör sanmasın, kimse kendini masum sanmasın.
Demem o ki, Bugünlerde Gelin Bizim sağlığımız için uğraşanlara ki Özellikle “Sağlık
çalışanlarımıza” hoş görü ve saygılı olalım, Bizi yönlendiren kurum ve kurulların
tavsiyelerine uyalım,
Güvenlik Güçlerimizin Asayiş için uyguladığı Kurallara uyalım.
İnsanlara zorluk çıkarmadan Hep birlikte sağlık ve huzur dolu günlere ulaşmak dileği ile
herkese İyi Hafta Sonları diliyorum.
“EVDE KAL TÜRKİYE”