Gözünden yaşlar akan bir çocuğu gören gözlerimden vazgeçmeye hazırım ama bir çocuğun gözlerinden yaş dökmesine razı değilim.
Vücudunun her yeri titreyerek korku ile etrafa bakan, yatağına aç giren, ayakkabısı delik okula giden, soğuktan üşüyen, güneşten yanan, gülmeyen ağlayan ve dalda bir çiçek gibi olmadan solan her çocuğun vebali benimdir.
Kim bir meleğin ağlamasını ister? Kim bir meleği ağlatacak kadar şeytanlaşabilir ki?
Çocuk kimsenin çocuğu değildir aslında çocuk kalbinin sol tarafından tüm vücuduna damaralar vesilesi ile aslında sevgi, şefkat ve merhamet pompalanan halen duygu dolaşım sistemi çalışan herkesin çocuğudur, hepimizin çocuğudur.
Merhamet ve bereket tohumlarıdır çocuklar yeryüzünün her yerine serpilmiş olan ve serpildiği her yerde bereket ve merhamet çiçekleri açtıran yaralı yüreklerin şifası olan. Teninin rengine, diline ve dinine bakılmadan hepsi ama hepsi yer yüzüne sevgi ve merhameti bulaştırmakla görevlendirilmiş birer meleklerdir çocuklar.
Bir annenin dokuz aylık mukaddes yükü, bir babanın ömrünün en dayanılmaz ağırlığını bir gülüşü ile sırtlanıp üzerinden kaldıracak kadar güçlü, küçük bedenine dünyanın hepsini sığdıracak kadar büyük bir metrekareye sahip yürek ve bir bakışı ile kutupları eritecek kadar sıcacık bir güneştir çocuklar.
İçerisinde türlü mutluluk, mutsuzluk, varlık ve yoklukların olduğu taştan ve betondan binalara yürekleri ile can katan ve onları varlıkları ile sıcak bir yuvaya dönüştüren tüm sihri gözlerindeki gülüşte saklı birer sihirbaz, sofralardaki nimetlere en güzel tatları veren baharat, umutsuz hayatları bile ayakta tutacak kadar sağlam birer yapı taşı, kardeşlerinin en iyi arkadaşı, anasının her daim kabarmış yüreği ve babasının hiç belli etmese de en büyük dayanağıdır çocuklar.
Çıkan birkaç derece ateşleri ile anne babasının dünyalarında yangınlar çıkartan, başında beklenilen uykusuz geceleri sağ salim sabahın ışıklarına ulaştıran, bin darlığı bir gülüşle feraha kavuşturandır çocuklar.
Yaşanması bir zaman sonra işkenceye dönen hayatların artık dönmeyen tekerleğini döndüren, anne baba acısının bile yüreklere açtığı derin yangınları bile varlıkları ile söndüren zamanın bizlerde açtığı türlü yaralarımızın üzerine dökülen yara tozudur çocuklar.
Ağlamak yakışmaz onlara, ölüm bir çocukla hiç yan yana gelmez, her şey ekilir biçilir de bir çocuğun yüreğine, her elbise yakışırda o minicik bedenine ama kefen biçilmez hiçbir çocuğa. Hayata gözlerini yuman her çocuk zamansız göçmüştür, öldürülen her çocuk daha dalında açmadan kopartılmış bir çiçektir gül bahçesinde ve onu kopartanın da bir zamanlar çocuk olduğuna insanın inanası gelmez. Velhasıl kelam çocuklar ölmez efendiler ölen çocukların yüreğine saklanmış olan duygularımızdır, ölen sadece insanlığımızdır onlardan geriye kalan da ruhsuzluk bulaşmış kahrolası bedenlerimizdir.