Zaman zaman etrafımızda cereyan eden hadislere bakıyoruz, Olup bitenlere anlam vermekte zorlanıyoruz, Sayılı günler yaşayan İnsanoğlunun akla hayale gelmeyen olumsuz işlerini duyunca bir taraftan “Ancak bu kadar olur” derken bir taraftan da “Keşke bu kötülükler kamuoyuna yansımasaydı da içimizi yakmasaydı” diye kendi kendimize dertleniyoruz.
Çağımız iletişim çağı, Sürekli anlatmaya çalıştığımız gibi savaşlar artık topla, tüfekle, Mızrakla, Kılıçla değil, İletişim araçları ile yapılıyor, bir tek mermi atılmadan, ülkelerin yöneticileri ve yönetim kardı-oları değişiyor.
Meseleye böyle bakınca çağımızın en büyük ve en tehlikeli silahını Televizyon olduğunu söylemekte bir sakınca görmüyoruz.
Sabah erken saatlerden gece yarılarına, oradan da sabaha kadar tüm insanlığı karşısına diken ve onlara bambaşka bir hayat dayatan televizyonlar dolayısı ile “kendisi olmayan” milyonlarca insan ile karşı karşıya kalıyoruz.
Sonra başlıyoruz düşünmeye, Acaba hayatın gerçeklerini gizlesek.
Gerçek hayattaki ölümleri, tecavüzleri, soygunları, yağmaları, hırsızlıkları, kazaları, baskıları, zulümleri, tacizleri, tehditleri, şantajları, eziyetleri, yaralanmaları, sakatlıkları, yolsuzlukları, usulsüzlükleri gizlesek.
Televizyonlarda, filmlerde, sinemalarda, gazete ve televizyonlarda hiç bu kötülüklere yer vermesek.
Şarlatan evlendirme programları iğrenç diziler, vahşi belgeseller, kanlı mafya dizileri olmasa izlenmese seyredilmesine izin verilmese.
Yasaklar gelse, sansürler olsa, baskı ve dayatma ile bu tür kötü durumları engellesek.
Tozpembe bir hayata geçsek.
Ya da hepsine izin versek.
Sonra farkına varıyoruz ki Kültürü, geleneği, ananeleri, gelenek, görenekleri, örf, adet ve töreleri, folkloru, ahlakı, sosyal normları yerleşmiş oturmuş bir toplumda yukarıdaki şeyleri görmek mümkün olmaz.
Fakat arada bir televizyonun ya da bilgisayarın başına geçince de aklımıza birçok şeyi yasaklayasımız , sansürleyesimiz, baskı ve dayatma altına alasımızda gelmiyor değil.
Bu kadar iğrenç, saygısız, aşağılık, seviyesiz, çapsız insanın yazıp çizdiği film, dizi çektiği yayınladığı bir ortamda söyleyecek söz bulamıyorsunuz.
Toplumun sosyal ve ahlaki yapısı köklerinden sarsılıyor örseleniyor hırpalanıyor ayaklar altına alınıyor.
B u noktada sorumlular zaten ortalarda gözükmüyor.
Saçma sapan ufak tefek şeylere baskı yapılıp ortalık felakete dönüştürülürken ortada olan mekanizma asıl bombaların yağdığı noktada ne yazık ki yok.
Kaliteli ,özgün, eğitici, uyarıcı bilgilendirici yayın görmek neredeyse imkansız hale gelmiş.
Sorumlular bu iğrenç yozlaşmanın yanında yakınında sadece izliyor izlenimi oluşuyor.
Vatandaşını birçok şeyden koruyorken güvenliğini sağlıyorken sessizce altını oyan bu toplumsal çürüme ve kokuşmanın farkında bile olamıyorlar.
Koskoca bakanlıklar örneğin Kültür bakanlığı, sosyal hizmetler, ne bilelim koca bir kuruluş var yan gelip yatan Radyo televizyon üst kurulu.
Bize göre buradaki arkadaşlar uyuşmuş uyuşturulmuş, yorulmuş bitip tükenmiş.
Bütün partiler kurum ve kuruluşlar bir araya gelip toplumun çökertilmek için gece gündüz çalışılan altı oyulmak istenen ahlak ve kültürel yapısını bir an önce tamir etmeye gayret göstermeliler.
Boş beleş, eğitimsiz, kültürsüz ve en önemlisi de ahlaksız bir toplum gittikçe büyümekte ve kötüye gitmektedir.
Siz karar verin her şeyi başıboş mu bırakmak lazım yoksa belli ölçülerde kontrol altında mı tutmak lazım.
Siz karar verin.