Türkiye bilindiği gibi siyasetin en üst noktada yapıldığı ülkelerden birisi, İdeolojinin henüz bizi terk etmediği şu günlerde siyaset yapmaya meraklı kişiler ve kişilerin etrafındaki yakınları her seçim öncesi kazanmak adına bir siyasi partinin kapısından içeriye girerler.

Söz konusu siyasi partilerde çoğu zaman bir makama birden fazla aday adayı talip olur, ancak daha niyetlenir niyetlenmez kendisinden başka hiç kimseyi o makama layık görmediği için karşısına çıkan kim varsa düşman kesilir.

Aynı makama aday olan kişiler arasından bilindiği gibi sadece bir kişi seçilip sahaya sürülüyor işte darılma, küsme gibi ayrı düşmeye sebep olacak ne varsa o andan itibaren hayatımıza girmeye başlıyor.

31 mart 2024 tarihinde seçmen yerel yöneticilerini beş yıllığına seçmek için sandık başına gidecek birkaç kez daha belirttiğimiz gibi bir seçim bölgesinde eğer tek aday varsa sorun yok ancak belediye başkan adaylığı için birden fazla adayın olduğu bir yerleşim merkezinde ayrışma nerede ise kaçınılmaz oluyor.

Genel yada yerel seçime aylar kala o yerleşim merkezinde siyaseti sevenler yakın çevresine belediye başkanı yada milletvekili adayı olmak istediklerini açıklıyor ve kendisi ile birlikte belli bir kitleyi de ikna etmekte zorluk çekmiyorlar.

Bundan yaklaşık dört ay sonra yapılacak yerel seçimde de gönlüden belediye başkan adaylığı geçen kim varsa yukarıda da belirttiğimiz gibi yakın çevresine toplayabildiği kim varsa “Partim beni belediye başkan adayı gösterdiği takdirde seçimi kazanacağımdan ve başkanlık koltuğuna oturacağımdan şüphem yok, İşte bu süreçte aranızdan en az 3-4 kişiyi meclis üyesi kalan arkadaşlarımı da belediye bünyesinde bürokrat olarak değerlendireceğim” dediği andan itibaren kutuplaşma başlıyor.

Karar noktasında bulunan genel merkezler var olan 3 yada dört adaydan birisi üzerinde karar kılıp “adayımız budur” diye açıklandığı andan dakikalar sonra diğer aday adayları arasında kolay kolay giderilemeyecek sıkıntı başlıyor.

Aday olan siyasetçi süreci kendisinden daha iyi yönetecek bir başkasının olmadığına kendisini inandırıyor ancak o esnada partinin belde teşkilatı, ilçe teşkilatı ve il teşkilatı da “Biz en fazla oyu hangi aday ile alabiliriz.?” şeklinde kafa patlattığından genellikle adayın düşüncesi ile teşkilatların düşüncesi örtüşmez.

Hangi partiden olursa olsun şu sıralar sürekli anlatmaya çalıştığımız bu sorun yaşanıyor, Aslında parti teşkilatlarının aday olmak isteyen hiç kimseye karşı bir ön yargılarının olmadığını çok net bir şekilde biliyoruz ancak bizim bu bildiğimizi aday gösterilmeyen isimler ne kadar kabulleniyorlar.. asıl cevap verilmesi gereken soru budur.

Söz konusu olan sadece bu kişilerin mensubu oldukları siyasi partinin kazanmasıdır, Türkiye gibi lider endeksli siyasetin yapıldığı bir ülkede adayların da ufak bir çaba göstermesi o siyasi partiyi neticeye götürebiliyor.

Bu konuda onlarca kez başarısız olan birisi olarak darılmanın , gücenmenin, olmayan bir işe kızmanın hiç kimseye faydası olmadığını kendini harap etmekten başka hiçbir işe yaramadığını da söylemek istiyoruz.

Tüm mesele partinin kazanması..

Sonrası zaten problem olarak gördüğümüz ne varsa günler içerisinde görüş sahamızdan çekiliyor.

Sağlıklı bir şekilde hareket etmek lazım.