Hedefsiz insan olmaz. "Herhangi bir hedefim yok" diyen insanın bile en az bir hayali vardır ki, hayali olan insan hedefi olan insan demektir...

..

Bilinmelidir ki her eylem düşünmek ve hayal etmekle başlar...

Mutlaka bir hedefi olmalı insanın; potansiyeline, ilgisine, yeteneğine ve değerlerine uygun, gerçekçi ve doğru bir hedef.

Hedefi olmak güzeldir de, hedefe ulaşmak zor iştir; plan yapmayı, çalışmayı, tekrarı, ısrarı ve en önemlisi de odaklanmayı gerektirir.

Ünlü bir düşünür, hedefe ulaşmak için istikrarlı ve azimli olmanın gerekliliğinii şöyle anlatmaktadır;

"Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim. Adam belki yüz kere vurur taşa, ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. İşte o zaman anlarım ki, taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir"

Dedik ya, hedefe ulaşmak için odaklanmak lazım. Fakat ne yazık ki bu hususta çoğu zaman yanılgıya düşüp, süreç yerine sonuca odaklanıyoruz.

Oysa ki çıkılan yolda asıl odaklanılması gereken şey hedef değil, hedefe giden yoldur. Gidilen yol, en az varılacak hedef kadar kıymetlidir.

Zira kişi hedefine ancak yola çıkmakla ulaşabilir. O halde, sonuca değil sürece odaklanmak lazım gelir...

...

Evereste çıkmayı hedefleyen kişi gözünü zirveye dikmemeli ve yalnızca ona odaklanmamalıdır.

Dağcının odaklanması gereken şey, attığı adımlar ve o an içinde bulunduğu şartlar olmalıdır...

Bu bağlamda, hiç şüphesiz ki Cenneti isteyen dünyaya odaklanmalıdır. Zira bizi Cennete götürecek yollar bu dünyadan geçmekte.

Fakat, sadece kuru kuruya ettiğimiz dualarla Cennet'e kavuşabileceğimizi düşünüyorsak, bilin ki büyük yanılgı içerisindeyiz.

Madem ki bu dünya imtihan dünyası, madem ki bu dünya ahiretin ekeneği, o halde asıl odaklanmamız gereken şey Cennet değil, yaşadığımız hayat olmalıdır.

Dünyası iyi olanın ahireti zaten iyi olur. Cennet sebep değil, sonuçtur...

...

Kişilerin, kurumların ve hatta devletlerin odaklanma konusunda sıkça yaptıkları bir hata var ki, o da 'hep aynı şeye odaklanıp, gerektiğinde odağını değiştirmemek'dir.

Kendimizi sorunlara aşırı kaptırmaktan kaynaklanan bu saplantı hali, hedefe giden yoldaki en büyük engellerden biridir.

Oysaki doğru olan, değişen şartlara uygun davranmak ve gerektiğinde odak değiştirebilmektir.

Bazen geri dönmek, aslında ilerlemektir...

Yaşadığımız çağda odaklanmayı ve hedefe varmayı zorlaştıran pek çok şey faktör bulunmakta iken, sosyal medya bu faktörlerin en başında gelmektedir.

Çoğumuzun ortak sorunu olan 'sosyal medya bağımlılığı' yüzünden ne ders çalışmaya, ne işimize konsantre olmaya, ne de ailemizle ilgilenmeye fırsat bulabiliyoruz.

Oysa ki hedefe ulaşmanın yolu, bize hoş gelenleri ve zevklerimizi ertelemek, hatta bir süreliğine de olsa bunlardan vazgeçmekten geçer...

Son söz;

Hedefin hayallerinken, gerçeğin içinde bulunduğun an ve gittiğin yoldur...