Türk Siyasi Tarihinin en onurlu ve en cesur devrimine altın harflerle imza atıp Türk kadınına çığır açan Atatürk’e minnetle ve rahmetle…

Ülkemizin kurtarılmasında ve kalkınmasında büyük çaba gösteren kadınlarımız, 5 Aralık 1935 te seçme ve seçilme hakkının tanınmasının ardından 89 yıldır eşit temsil hakkı için zorlu bir mücadele veriyor.

Ülkemizde kadınlar ilk defa 1935’te TBMM’yeseçilebildiler. Bu da demek oluyor ki, meclisin kuruluşunun üzerinden 15 yıl geçmesi gerekti.

1935 yılında TBMM’de kadınların meclis sayısına temsil oranı yüzde 4,6 idi. O tarihteki dünya ülkelerine bakıldığında aslında bu Türk kadını için çok dikkat çekici bir başlangıçtı.

Ancak o günlerden bu günlere gelindiğinde TBMM’nin 101. yılında ve ülkemizin demokrasi yolculuğunda, Türk kadınının konumu oldukça manidar.

Son genel seçimlerde yani 2023 yılı, 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinde, 600 milletvekilinin şekillendirdiği TBMM’de, kadınlara ait sandalye sayısı 119 oldu. Kadın milletvekili sayısı meclis tam sayısına oranlandığında yüzde 19,8’e karşılık geliyor. 

Yine bu genel seçimde 30 ilimiz kadın milletvekili çıkartamadı ve ne yazık ki bunlardan 17 si Türkiye’de Cumhuriyet tarihi boyunca hâlâ hiç kadın milletvekili çıkaramamış illerdir.

Son yerel seçimlerde 2024 yılında ise 5’i büyükşehir olmak üzere toplamda 11 ilde kadın belediye başkanı seçildi. Bu sayı toplam belediye sayısına oranlandığında yüzde 13,5’e karşılık geliyor.

Yine bu genel seçimde 922 ilçenin 66’sında kadın belediye başkanı seçildi. Bu sayı toplam ilçe belediye sayısına oranlandığında yüzde 0,71’e karşılık geliyor. Yani yüzde 1 bile değil.

Uluslararası alanda bir ülkenin en büyük demokratik göstergelerden biri kadınlara tanınan haklardır.

Birçok dünya ülkesine baktığımızda parlamentolarının ve kabinelerinin yarıya yakınının kadın olduğunu görüyoruz. Ne üzücüdür ki ülkemizde kadınların politik süreçlere katılımı ve temsil oranı bu ülkelere göre çok düşüktür. Daha düne kadar ülkemizde Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı vardı. Günümüzde ise Aile bakanlığından öte geçilemiyor.

Ayrıca siyasetin erkek egemen bir alan olarak toplumsal kabul görmesi, kadınların politik süreçlere katılımlarında kısıtlayıcı olmaktadır.

Bu konuya bütüncül bir perspektiften bakıldığında şu gerçeklerle karşılaşırız. Kadınların karar alma mekanizmalarında yer almalarını engelleyen bariyerler hayat boyu eğitim ve çalışma hayatında karşılarına çıkan eşitsiz imkanlardır. 

Kız çocukları, erkek çocuklarıyla aynı eşit imkanlaraulaşamıyorsa ve hala bu ülkede kardelenler diye bir proje devam ediyorsa en azından oturup bir düşünmek lazım değil mi?

Toplumsal cinsiyet rollerinin kadına yüklediği ev işi sorumlulukları ile çocuk ve yaşlıların bakımı gibi nedenlerle istihdam alanına erkekler kadar katılamadığı gibi yine bu nedenlerle çalışma hayatı dışında arta kalan zamanlarda da erkekler kadar kendini geliştiremediği, sosyalleşemediği, siyasi alanda var olamadığı gerçeği de gün gibi ortadadır.

Anayasamızda tarif edildiği şekilde, sosyal devlet olmanın gereği olarak devlet herkese eşit fırsat imkanları sunarak eğitim ve çalışma imkanları sağlamalı hatta kamusal ve özel alanlarda da bireylerin hukuki ve fiili eşitliğini sağlamalıdır. 

Ancak yasada kadın ve erkek eşit demeyle eşit olunmuyor. En mükemmel yasalar da çıksa uygulamada kadınların yaşam hakkını ve statülerini güçlendirmek, toplumsal yaşamın her alanında karar olma mekanizmalarında söz sahibi olması, sesini duyurabilmesi için toplumsal bedel ödemek durumunda kalıyoruz. 

Hal böyle iken yapılması gereken haklı olarak siyasi arenada kota sistemi dışında kadınlar için ne yapacaksınız sorusunu sormalıyız. Çünkü kota sisteminde seçilebilir sıralara erkekler son sıralara da kadınlar yerleştirilmektedir ve bunun ayıbı da tüm yasa yapıcılara ve tüm siyasi parti yöneticilerine aittir. Ayrıca bu sorunun muhatapları bu soruyu kendi üzerine almalılar ve sadece 5 Aralık- 8 Mart gibi belirli günlerde değil hayatımızın her alanında çözüme yönelik çalışmalar yapmalılardır.

Misal, Siyasi partilerin uyguladıkları cinsiyet kota sistemi dışında seçimle gelinen tüm karar organları için aday listelerinin bir kadın bir erkek olarak düzenlenmesi yani fermuar sisteminin uygulanması gibi.

Aksi takdirde unutmayınız ki “Temsilde adaleti sağlayamadığımız ve toplumun yüzde ellisini toplumsal ve ekonomik güç haline getiremediğimiz için kalkınmanın ve gelişimin sınırlarını zorlamak mümkün olmayacaktır.”