‘Glasnost ve Pere Storika’ Hortladı mı?
++++
Alptekin Cevherli
++++
45 yaş altındakilerin pek hatırlamayacağı ancak dünyanın bir dönemine damgasını vurmuş Sovyet Rusya imparatorluğunun çöküşünü ifade eden bu iki kelime 1979’da Brejnev ifade ettiğinde muhtemelen komünist Rusların kulağına çok değerli ve anlamlı geliyordu. Ekonomik ve politik sistemi yeniden yapılandırma olarak anlamsal şekilde dilimize tercüme edebileceğimiz bu iki kavram aslında hacimsel anlamda artan otomasyon ve emek verimliliğini ifade ediyordu. Yani doğru bir Türkçe ile “verimli bir şekilde otomasyonu kullanarak büyüme” demek istiyordu Brejnev. Ancak ne yazıktır ki bunu tam anlamıyla uygulayan Gorbaçov döneminde yani “Yeniden Büyük Sovyetler Birliği” derken çatırdayan ve paramparça olan Sovyet Rusya’ya dönüştü ve tarihin tozlu sayfalarına bir daha dönmemek üzere gömüldü. Elbette bunun Afganistan’ın işgalinden yüz milyonlarca insanın katledilmesine kadar derin bir geçmişi var. Ancak bunlar, başka bir yazının konusu.
Sonuçta Demir Perde yıkıldı, Varşova Paktı çöktü ve Türkçe tabiriyle “Takke düştü kel göründü!”
Her ne kadar Romantik Rus Milliyetçisi Putin eski Sovyet Rusya imparatorluğunu yeniden kurmak için beyhude bir gayret içindeyse de 72 yaşını geçmiş bir liderin bunu gerçekleştirebilecek zamanı muhtemelen olmayacak.
Gelelim Yeniden Büyük Sovyetler Birliği’nden bugüne uzanan “Yeniden Büyük Amerika” hayaline...
ABD Sovyetlere nazaran biraz daha şanslıydı. İnsan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü anlamında Rusya’ya göre küçük bir nebze daha iyiydi. Ancak Jr. Bush (oğul Bush) döneminde başlayan ‘Tanrı’yı kadere zorlama’ programı (yani Demokrasi Projesi) bir başka Cumhuriyetçi ABD Başkanı olan Trump döneminde “Yeniden Büyük Amerika” söylemi ile hayata geçirildi. Tıpkı Rusya gibi Afganistan’a girildi hatta bu yetmedi ondan önce de Irak’a girildi. Rusya gibi batana kadar uzatmadılar ve her ne kadar gerisin geri işgal ettikleri bölgelerden silahlı güçlerini kaçırsalar da maliyetler korkunçtu...
Uzun soluklu savaşlar, paranızın gerçek değeri her ne kadar kâğıt parçası da olsa; silah gücüyle global piyasalarda sembolik ve abartılı bir değerle gezinse de korkunç maliyetleri bu kadar uzun süre hiçbir devlet kaldıramazdı. Nitekim de kaldıramadı ki, ‘Yeniden Büyük Amerika’ söylemi ortaya atıldı. Amerika artık ‘büyük’ değildi. Yani Amerika, artık eski Amerika değil.
Şimdi, devlet adamı olarak yetiştirilmiş Romantik Rus milliyetçisi Putin ile devleti tüccar mantığıyla yönetmeye kalkan ve devlet terbiyesi sıfır olan Trump anlaştı. Bu aslında şuna benziyor:
İki komşu mahalle var. Bu mahallelerin de iki kabadayısı var. Hatta kabadayılığa hakaret etmeyelim onun da bir raconu var netice de. Bu iki mahallenin de haracını yiyen iki mafya babası var diyelim. Birbirlerinin mahallelerine arada göz kırpıp, öbür mafyadan kaçan kendi mahallesine sığındığında haracı karşılığında koruyorlar. Bu mücadele karşılıklı kavgaya girmeden arada bir iki köpeği harcayarak devam ediyor. Ama bir sabah bakıyorsunuz; Mafyalar anlaşmış...
Şimdi mahalleli ne yapacak?
Aslında her iki mahallede de potansiyel mafyalar var. Geçmişte bu işi üzerinde güneş batmayacak kadar büyütmüş olanı bile var. Ama o da dükkânı kapatalı epey olmuş. Hatta eski Kabadayılardan bile var... Hani mahallenin namusunu koruyan, bileği halat gibi, yüreği mangal gibi filan...
Şimdi soru ve sorun şu:
Ama bu mafyalar potansiyel mafyalara izin verecek mi? Kabadayının yeniden meydana çıkmasına eyvallah edecek mi? Hatta etseler de, o kabadayı hâlâ o bizim bildiğimiz siyah-beyaz tulumbacı filmlerindeki kabadayı mı?
Yoksa o da hormanlanmış bir şekilde mi şişiriliyor? Öyle ya mahallenin sahibi geri dönse, aslında sorun kalmaz. Ama kan hâlâ o kan mı? Karakter hâlâ o karakter mi? Dediğimiz gibi bu da ayrı bir yazı konusu aslında.
Biz yine gelelim ‘Glasnost ve Pere Storika’ya. Sovyet hülyasındaki Putin Gürcistan’da, Moldova’da ve Beyaz Rusya’da yer yer başarılı olsa da binlerce yıllık Türk yurdu olan Kırım’ı Ukrayna’dan koparıp almaya kalkınca yeni bir Afganistan batağına batmış oldu. O dönemki ABD başkanı Obama’nın basiretsiz tutumunun da bu konuda Putin’i cesaretlendirdiğini kabul etmek gerekir. Ancak bağımsız bir devlet olan Ukrayna’nın dış politikasına müdahale etmeye kalkıp bunu fiili işgale dönüştürünce işin boyutu değişti. Ve komşu mahallenin mafyası ve potansiyel mafya adayları Ukrayna’ya destek vermeye başladı. Aslında bu Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın ulusal güvenliği açısından rahatlatıcı bir durumdu. Üzerindeki Rusya baskısı nispeten azaldı. Hatta Suriye’de Türk taburuna hava baskını yapıp çok sayıda askerimizi şehit eden Rusya, o kadar sıkıştı ki, aynı Suriye’den; o vurduğu Türk askerlerinin silah arkadaşlarının korumasında askeri birliklerini kaçırabildi...
Ama bu arada ABD de çöküş sürecin yaşıyordu ve iş dayanılmaz boyuta varmıştı ki, Amerikan halkı aynen Gorbaçov’un ‘Glasnost ve Pere Storika’ politikası gibi, “Yeniden Büyük Amerika” büyüsüne kapılıp denediği ve ülkeyi aslında tarihinde görülmemiş felaketlere götüren birini, denize düşen yılana sarılır misali ‘yeniden’ seçti. Devlet aklı da buna müsaade etti. Çünkü deniz bitmişti.
İlk iş 50 trilyon doları aşan dış borcu tasfiye amacıyla kendi mahallesindeki gayri menkulleri diğer mafyaya satmak veya kendi mahallesindeki ‘koruduğu’ gayri menkullere ‘çökmek’ olarak işe başladı.
Bu da elbette potansiyel mafyaları harekete geçirdi. Çünkü kralın çıplak olduğu gün yüzüne çıktı. Aslında mafya iflas etmişti. Tıpkı romantik olan rakibi gibi... O da yeniden büyük olmak istiyordu...
Şu anda dünyayı büyük bir tehlike bekliyor. Elinde nükleer gücü olan iki mafyaya karşı sıkıştı.
Dünya siyaseti oligapol piyasasına doğru gidiyor. İki mahallenin mafyası anlaştı. Hatta biri kendisine sığınan diğerinin eski adamını öbürüne iade etti.
Bu tehlikeli süreçte bir de uzakta Çin Mahallesi var. O da bu oligapol piyasasına katılırsa, ki taraf değiştiren mafya babamız bunu açıkça söylüyor zaten. Dünyamız bilinen tarihinin görmediği kadar yaşanmaz bir yer olmaya doğru gider... Derin devletlerin veya derin milletlerin yüksek teknoloji ile çökertileceği bu piyasada zaten törpülenen insan hak ve özgürlükleri iyice ayaklar altına alınıp, elit insanlar ve diğerleri durumuna getirilmeye çalışılacaktır. Bu piyasanın kurucu zihniyetinin gözünde o diğerlerinin sayısı 8 milyar olsa da bir şey değişmez, 1 milyara da düşse bir şey değişmez. Nihayetinde otomasyon teknolojisi açığı kapatacaktır nasıl olsa. Karanlık fabrikalar, sentetik gıdalar ve kontrollü salgınlar ile oligapol piyasasının elinde oyuncak olur.
Sorun aslında şu: Bizim kabadayı ne yapacak?
Hormonlu da olsa büyümeyi avantaja çevirip bu kargaşada gemisini yüzdürüp kendi hinterlandına geri mi dönecek? Ya da kendisine hormon enjekte edip vaktinden önce olgunlaştırılmış karpuz gibi ortadan mı yarılacak?
Eğer hinterlandına geri dönmek istiyorsa kültürel birliğini korumak, akrabalarını kanatları altına almak, tıpkı Bilge Tonyukuk gibi, Hoca Ahmet Yesevî gibi, Şeyh Edebâli gibi, Atatürk gibi dünyaya yeni bir söylem ve düzen önermek zorunda. Ama şu anda öyle bir kültürel aydınlanma ne yazık ki görülmüyor. Potansiyel var ama icraat yok.
Diğer yandan ABD seçimleri sonrası ortaya çıkan oligapol piyasasında, çökmüş olan iki mafyanın Çin mahallesi ile kavgaya tutuşması veya muhtemel potansiyel mafyaların mecburen net bir şekilde ‘hayır’ demesi ardından çıkacak kargaşa, bir 3’üncü Dünya Savaşı olarak nitelendirilebilir. Kimin kimin tarafında olduğunun puslu olacağı bu kargaşanın neticesinde oligapol piyasasının dağılacağı kesindir. Ulus devletler her zaman kazanır...
Bir başka ihtimal ise eski mafyaların ve potansiyeli olan mafyaların devlet aklını kullanıp itidalli davranması sonucu biraz sabrederek oligapol piyasası kuran ve birbirine dayanarak ayakta durmaya çalışan bu iki büyük mafyanın yeniden parçalanmasını göreceğimiz günler de yakındır...
Netice de “Yeniden Büyük...” diye başlayan söylemi kullanan kim ayakta kalmış ki, okyanus ötesindeki mafya kalsın? Ne Sovyet Rusya var, ne İngiliz İmparatorluğu var, Ne Almanların 3’üncü Rayh’ı var, ne Yeni Osmanlılar var... Hepsi tarih oldu...
Aslında atalar bu işi biliyormuş, ne derlerdi; “eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı.”
Kaliforniya, Teksas, Alaska, New York, Baltık Bölgesi, Dağıstan, Tataristan, Tibet, Voyvodina gibi yeni devletlere gebe bir dünyada; “Yeniden Büyük Amerika’yı” kurmaya kalkmak; Meksika’ya, Kanada’ya, Danimarka’ya, Filistin’e işgal tehditleri savurmak; olsa olsa devlet dağılırken ve Sovyet sistemi çökerken Afganistan'ı işgal etmeye kalkmak gibi bir şey olsa gerek...
Şimdi başlığımıza dönelim, ABD için de ‘Glasnost ve Pere Storika’ hortladı mı?
‘Glasnost ve Pere Storika’ hortladı mı?
ALPTEKİN CEVHERLİ
Yorumlar