Hayatta herkesin kaldırabileceği bir yük vardır; kimi zaman bu yük bir söz olur, kimi zaman bir veda, bazen de içine gömülen bir sessizlik... Ama bir de zorun zoru vardır ki, insanı en çok o ezer, en çok o suskunlaştırır. Çünkü bu zorluk, sıradan bir çabanın ötesinde; sabrın sınırlarını aşan, yüreği dağlayan, insanı kendine bile yabancılaştıran bir haldir.
Zorun zoru, çaresizliğin içinde umut aramaktır. Herkes pes ederken direnmek, herkes susarken haykırmak, herkes yıkılmışken ayağa kalkmaktır. Bu, sadece güçlü olmak değil; gücün ne demek olduğunu yeniden tanımlamaktır. Kimsenin anlamadığı dertleri sırtlanmak, gözyaşını içine akıtmak ve “Ben iyiyim” yalanını en çok kendine söylemektir.
Hayat herkese adil davranmaz. Kiminin yükü hafif, kiminin omuzları kırık. Ama unutulmamalı ki, zorun zoru sadece acı değildir; aynı zamanda insanın içindeki cevheri ortaya çıkaran bir mihenk taşıdır. O en karanlık anlar, insanı ya yıkar ya da yeniden doğurur.
Zorun zoru, aslında bir nevi insanın kendine tuttuğu aynadır. O aynada kim olduğunu, neye dayandığını ve ne kadar güçlü olduğunu görür. Belki de bu yüzden, zor olan değil; o zorluğun içindeki anlamdır insanı ayakta tutan.
İşte bu yüzden bazıları zorla başa çıkamaz, bazılarıysa zorun zoru ile efsaneleşir.
Çünkü zorun zoru, sadece bir mücadele değil; bir var oluş savaşının adıdır. Her nefeste biraz daha ağırlaşan bir yükü taşırken, içten içe yıkılmamak için verdiğin savaştır. Herkes dışarıdan seni güçlü sanırken, sen içindeki enkazları tek tek kaldırmaya çalışırsın. Bu yüzden bazen en çok susanlar, en çok konuşmak isteyenlerdir. En çok gülenler, en derin yarayı saklayanlardır. Zorun zoru, görünmeyen bir çığlıktır; sadece kalpten anlayanların duyabileceği sessiz bir feryat...
Ve o sessiz feryatla yürür insan hayatta. Kimi zaman bir bakışta, kimi zaman bir satırda bulur kendini. Herkesin kolayca vazgeçtiği yerde, inadına devam eder yürümeye. Çünkü bilir; bu yolun sonunda ne varsa, ona yalnızca zoru aşanlar ulaşacaktır. Kendi karanlığında ışığını arayanlar, en sonunda parlayan yıldız olurlar gökyüzünde.
Zorun zoru, bir yanıyla da sevilmeyi, anlaşılmayı en çok hak edenlerin hikâyesidir. Fakat ne gariptir ki, en az anlaşılanlar da yine onlardır. Herkes gücüne hayran olur, ama kimse o gücün ardındaki gözyaşını sormaz. O yüzden, zorun zoru yaşayanların en büyük sınavı, yalnız kalmamak değil; yalnızken de dimdik durabilmektir.
Ve gün gelir, o zorun zoru bir hikâyeye dönüşür. Duyanların yüreğini sızlatan, anlayanların gözlerini yaşartan bir hikâye... İşte o zaman anlarsın; sen bu dünyaya ezilmek için değil, zorunla büyümek için geldin. Ve belki de en kıymetli gücün, en çok acı çektiğin anda doğdu.