Hayat, bazen sıcak bir dost eli gibi sarar insanı, bazen de derin bir uçurumun kenarına getirir.
Ne zaman ne getireceği bilinmez; umut verip sonra o umudu elinden almayı kendine görev edinmiş gibidir.
Dünya, kimine cennet kimine cehennem ama en çok da vefasızdır...
Ne emekler, ne hayaller, ne sevdalar gördü bu dünya.
Nice aşklar dillere destan oldu, nice dostluklar yeminlerle başladı.
Ama zaman geçti, insanlar değişti, sözler unutuldu.
Bir zamanlar el ele yürüyenler, birbirinin adını bile anmaz oldu.
Dost bildiklerin bir bir sırtını döndü, en candan sevdiğin bile bir gün yabancı oldu.
İnsanoğlu ne çabuk unutur iyiliği…
Bir zamanlar elinden tuttuğun, dertlerine ortak olduğun insanlar, kendi yollarını bulunca seni hatırlamaz olur.
İşin düştüğünde o kapılar tek tek yüzüne kapanır.
Dünya böyledir işte; güçlüysen yanında çoktur, düştüğünde ise yalnız kalırsın.
Oysa bizler her şeyi kalbimize yazdık, sevdiklerimizi içimize işledik. Ama dünya, vefasız bir rüzgar gibi geçti üzerimizden.
Ne yaşananları umursadı, ne de verilen sözleri.
Bizi en çok yoran şey zaman değil, insanların değişmesi oldu.
Bir gün, her şeyin yoluna gireceğini sandığımız o saf günlerde, vefasızlığın ne olduğunu bilmezdik. Zamanla öğrendik ki, herkes aynı yolda yürümüyor.
Kimi menfaat için dost oluyor, kimi zamana yenik düşüyor.
Kimi mecburiyetten unutuyor, kimi de unutmayı tercih ediyor.
En acısı da ne biliyor musun? Bir zamanlar gözlerinde kendini gördüğün insanların, şimdi sana bakarken bir yabancı gibi olması…
Yine de kırılmamak elde değil. Her vefasızlık bir yara açar insanda ama unutma ki, bazı yaralar insana güç de verir.
Bu dünya vefasızsa, sen vefanla parlayacaksın.
Çünkü sadakat gösterenler, eninde sonunda vicdanlarının huzuruyla yaşar.
Ve belki bir gün...
Dünya bu kadar vefasız olmaz. Ama o zamana kadar, her vedada biraz daha güçleneceğiz.
Çünkü bazen en büyük dersleri, en büyük hayal kırıklıklarıyla öğreniriz...