Hatırlayan okuyucularımız vardır 12 Eylül 1980 ihtilali sonrası demokrasiye geçişte 1983 yılında yapılan seçim öncesi “Dört eğilim” anlayışı ile kurulan ve hemen her dünya görüşüne sahip siyasetçilerin oluşturduğu ANAP’ın genel başkanı Turgut Özal “-Bu kadar siyasi parti Türkiye için lüks, Türkiye’de ABD’de olduğu gibi iki parti olmalı, diğer siyasi partilerde bu iki siyasi partinin bünyesinde yer bulmalı” demişti.

Turgut Özal’ın hayata geçirmeye çalıştığı iki partili sistem kendisinin ölümü ile bir süre akamete uğrasa da 03 Kasım 2002 yılında iktidara gelen AK Parti bu süreci devam ettirme noktasında ara vermeden çalışma yapmaktan geri durmadı.

AK Partinin ilk dönemini hatırlamakta fayda var, Abdulkadir Aksu’dan, Ertuğrul Günay’a, Mehmet Gölhan’dan, Bülent Arınç’a Tuğrul Türkeş’ten, Abdullah Gül’e kadar hemen her siyasi yelpazeden isim partide yer buldu.

AK Parti bir taraftan siyasi yelpazenin hemen her kanadından siyasetçiyi kendi bünyesinde barındırırken diğer taraftan da Numan Kurtulmuş gibi, Süleyman Soylu gibi, Yıldırım Tuğrul Türkeş gibi sağ cenahta partileşmeye çalışan ne kadar isim varsa tamamını bir şekilde kendi bünyesine katma başarısını gösterdi.

Milliyetçi-Muhafazakar kesimde AK Parti kendisinden başka hiçbir siyasi partiye hayat hakkı tanımazken diğer tarafta artık yüzde 25 bandına demir atmış CHP’de kendi cenahında başka bir siyasi oluşuma izin vermedi.

2018 yılında MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin önerisi ile hayatımıza giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi var olan kutuplaşmayı en üst noktaya çıkardı, böyle bir durumda da AK Parti ve CHP dışında ne kadar siyasi parti varsa mecburen bir ittifaka dahil olmak zorunda kaldılar.

Türk seçmeni büyük bir oranda iki partili sisteme mecbur hale getirilmişken 25 Ekim 2017 tarihinde kurulan İYİ Parti sayesinde süreç birkaç seçim daha geriye ötelenmiş oldu.

2018 yılında yapılan seçime İYİ Parti yurt genelinde seçime tek başına katılmış ve AK Partinin tek başına iktidar olmasının önüne geçmişti, siyaset ile az çok uğraşan birisi 2018 tarihinde yapılan yerel seçime İYİ Parti katılmasa kazandığı tüm vekillerin AK parti ve MHP arasında paylaşılacak ve cumhur ittifakı daha fazla milletvekili kazanmış olacaktı.

2019 yılında yine İYİ Partinin katkısı  sonucu CHP ile birlikte oluşturulan Millet ittifakı başta İstanbul ve Ankara olmak üzere uzun yıllardır AK Parti tarafından yönetilen çok sayıda belediye millet ittifakına mensup adaylar tarafından kazanılmıştı.

31 mart 2024 tarihinde Türkiye yerel seçime gidiyor, Cumhur ittifakı tarafında AK Parti ile MHP arasında bir sıkıntı görünmüyor, Diğer tarafta da Genel başkanı değişmiş ancak millet ittifakının dağılması sonucu yerel seçime tek başına girme durumunda olan CHP var.

İşte burada Cumhur ittifakına mensup olan AK Parti ile MHP’nin de, diğer taraftaki CHP’nin de tek derdi bilindiği gibi İYİ Parti, Cumhur ittifakı bir an önce İYİ Partiyi dağıtmak için elindeki medya kuruluşları ile hücum ederken CHP taraftarı yazar ve çizerlerde “İYİ Parti aday çıkarmamalı ve seçimde mutlaka CHP’yi desteklemeli aksi takdirde CHP’nin elindeki belediyeler AK Partiye geçecek” görüşünü savunuyorlar.

İYİ Partiye yapılan hücum kabul etmek gerekiyor ki var olmaya çalışan siyasi partilere de yapılıyor, kendilerini sağda ve solda kutup başı olarak gören partiler olanca güçleri ile diğer partileri siyaset sahnesinden silmenin mücadelesini veriyorlar.

Seçmeni iki tercihten birisine zorlamanın iyi bir şey olmadığını hepimiz biliyoruz, Bu durumun son provasının da 31 mart 2024 tarihindeki yerel seçimde yapılacağından kuşkumuz yok.

Ancak biz ne dersek diyelim son kararı verecek olan tek mercinin de seçmen olduğunu kabul ediyoruz.

Demokrasi dediğimizde zaten seçmen tercihinden başka bir şey değil.