Yeni başkanların eski borçlarla mücadelesi.!

31 Mart tarihinde yapılan yerel seçimlerin üzerinden nerede ise bir ay geçti, Seçim kurullarından başkanlık mazbatasının alınması, Sonrasında kalabalık bir heyet ile belediye binası önünde yapılan törenle eski başkandan görevin devralınması ve bitip tükenmek bilmeyen “Hoş geldin-Hayırlı uğurlu olsun” ziyaretlerinin üzerinden yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bir aylık zaman geçti gitti.

Belediye başkanları için “Cicim aylarlının “ sona ermesi Mali hizmetlerden sorumlu bürokratlar ile yapılan toplantıdan sonra mecburen sona eriyor, “Devlette devamlılık vardır” ilkesinden hareketle süreci devam ettirebilmek adına yapılması gereken hamleleri de öteleme gibi bir lüks olmayınca seçim kazandığına pişman olan belediye başkanlarının olduğunu biliyoruz.

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntı şu günlerde en çok belediyelerde kendisini hissettiriyor, 1980 ihtilalinden sonra 1983 yılında demokrasiye geçişte göreve başlayan belediye başkanlarının büyük bir çoğunluğu başlarında bulundukları belediyeleri adeta birer “Çiftlik” gibi yönetince belediyelerdeki iflaslar artık kaçınılmaz oldu.

Yerel yönetimlerin güçlendirilmesine, yetkilerinin çoğaltılmasına hiçbir diyeceğimiz yok, İnsanın doğumundan öldüğü güne kadar her noktada yanında olan belediyelerin güçlü olması o yerleşim merkezinde yaşayalar içinde çok büyük güvence olduğunu hemen hepimiz biliyoruz.

Ancak geçen yıllar içerisinde özellikle iktidar partisinden seçilen belediye başkanlarının çok büyük bir kısmının kifayetsiz oluşu, bir kısım başkanlarında “Aç gözlülüğü” dolayısı ile bugün yaşadığımız devasa sorunlar ile karşı karşıya kalınmış durumda.

Belediye yönetimlerinin yapacakları kanunlar ile zaten belirlenmiş durumda, Ancak göreve geldikleri günden itibaren bir dahaki dönem yada dönemlerin hesabını yapan belediye başkanlarının kendi geleceklerine yönelik olarak yaptıkları harcamalar neticeyi iflas noktasına kadar getirmiş durumda.

Maliye iki yada üç ay çalıştırdığı personelin maaşını vermeyen işyerinin bütün hesapların amal varlıklarına elektronik haciz getiriyor, Basın ilan kurumu çalışan personelin SGK primi bir ay ödemeyen yayın kuruluşlarına ilan vermiyor, Vergisini biraz geç ödeyen işverenlerin maaşlarına Vergi daireleri tarafından anında  elektronik haciz uygulanıyor.

Ancak yıllar yılı devlete olan SGK Primlerini yada diğer vergilerini ödemeyen belediye başkanına devletin bu kurumları çıkıp “Kardeşim bize olan borcunu neden ödemiyorsun.?” şeklinde bir soru yöneltmediğinden daha açık bir ifade ile “Belediye başkanı bizim partimizden ona bir yaptırım uyguladığımızda vatandaş bizim partimize bir daha oy vermez” korkusundan belediyelere bir yaptırım uygulanmıyor.

Hal böyle olunca belediye başkanları da kendi gelecekleri için har vurup harman savurmaktan bir an bile geri kalmıyorlar, Çok büyük paralar harcanarak düzenlenen seyahatler, Ramazan ayında binlerce-on binlerce insan için kurulan iftar sofraları, Sünnet şölenleri, bilemediniz en fazla 50 kişinin dinlediği ve ne anlattıkları anlaşılmayan Gazetecilere ödenen olağanüstü faturalar ile başlayan ve sonu gelmeyen harcamalar bir birini takip edip duruyor.

İçerisinde bulunduğumuz günlerde belediye başkanları yakın çalışma ekiplerini toplayıp bir taraftan “Vatandaş oy verdi bizi göreve getirdi,seçim öncesi söz verdiğimiz projeleri tamamlamak için nasıl bir yol izlemeliyiz.?” sorusuna cevap ararken bir taraftan da görevi devraldıkları başkanın kendilerine bıraktığı dağlar kadar borcu nasıl ödeyebileceklerinin yollarını arıyorlar.

Geçmiş dönemlerde görevi başka bir partinin belediye başkanından devralan mevcut başkanlar “Görevi bırakan partinin başkanı bize şu kadar borç bıraktı” şeklinde açıklama yapıyorlardı,Ancak gelinen noktada iğnenin  ucunun iyiden iyiye kendilerine batmaya başladığını hisseden belediye başkanları “ bu başka partinin başkanı-bu bizim partinin başkanı” demeden ne bırakılan ne kadar borç varsa kamuoyu ile paylaşmak zorunda kalıyorlar.

Bu açıklamaların ilk adım olması bir noktada sevindirici, Ancak bu kadar fazla borç bırakan, başkanlık yaptıkları belediyeleri borca batırırken kendileri trilyonluk imkana sahip olan eski belediye başkanlarından ilgili kurumlar daha doğrusu Cumhuriyet savcıları soruşturma açmadıkça bu kokuşmuş sistemden asla kurtuluşumuz olmayacaktır.

Dünyada ,Ortadoğu ve Afrika  ülkeleri haricinde siyaseti bizim gibi rant kapısı olarak gören ülke nerede ise kalmadı, Devletin malını harcarken cömert kendi parasını harcarken cimri olan yöneticilerin bu durumu tam tersine çevirmeleri yani Devletin parasını harcarken de cimri davranmaları durumunda ancak rahata çıkabileceğiz.

Bunun dışında söylenilen ne varsa kuru gürültüden ve hamasetten başka bir şey değildir.