Cengiz Dağcı'nın “Yurdunu Kaybeden Adam” isimli eserinde genel olarak "Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum. İçinde doğduğum, gülüp oynadığım yerlerde benim dilim konuşulmuyor artık. Bir zamanlar, o topraklarda dilimi konuşan insanların ne olduklarını da bilmiyorum. Son fırtına, ağacı devirdi. Bizler, uçurduğu birkaç yaprak, boşlukta yolunu şaşırmış, ümitsiz ve şaşkın, meçhul bir geleceğe doğru, yalpa vurup duruyoruz." şeklinde bir görüş anlatılmaya çalışılıyor.
“Yurdunu Kaybeden Adam” romanında bugünlere, çoluk çocuk, erkek, kadın, yaşlı genç göçmenlerin bir anda Avrupa Ülkelerine gidebilmek adına ölümü bile göze aldıkları görüntülerini inceleyince “Vatan” yada “Vatansızlık” kavramının üzerinde daha fazla düşünülmesi gerektiğine inanıyoruz.
Başta Suriye olmak üzere o coğrafyada yaşarken birden bire ortaya çıkan Savaş manzarası dolayısı ile yurdunu yuvasını terk edip sınırlarımızdan Türkiye’ye sığınan yaklaşık beş milyon civarındaki “Düzensiz göçmen” kitlesinin içerisinde bulundukları içler acısı durum tamda anlatmaya çalıştığımız “Vatansızlık” kavramını tarif ediyor.
Şimdilerde pek yok ancak birkaç yıl önce bizimde sınırları içerisinde yaşadığımız Marmara bölgesinde kar yağışının olduğu buz gibi bir havada kahvaltı için ekmek almak amacı ile erken saatlerde yakınımızdaki fırına giderken daha 8-9 yaşlarındaki muhtemelen Suriyeli olan erkek ve kız çocuklarının kırmızı ışıkta durmak zorunda kalan araçlardan para dilendiklerini görünce boğazımızın düğümlendiğini ve ekmek almadan eve döndüğümüzü hatırlıyoruz.
Suriye’nin herhangi bir kentinde yaşarken ortaya çıkan acımasız savaş dolayısı ile “hiç değilse çoluk çocuğumu ve canımı kurtarayım” diye kilometrelerce yolu kat edip hiç bilmediği daha önce bir kez bile görmediği başka bir ülkeye göç edip orada çocuklarını dilendirmenin bir başka adıdır “Vatansızlık”
Kendi ülkelerinde yaşama şansı kalmayan bunun içinde kendilerine en yakın gördükleri Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan “Düzensiz Göçmenler” bilindiği gibi belli sayılarda kiraladıkları deniz araçları ile Yunanistan üzerinden Avrupa ülkelerine gidebilmek adına var olan tüm yolları denemekten asla geri durmadılar.
Avrupa’ya ulaşabilmek için hiç bilmedikleri bir coğrafyada İnsan kaçakçılığı yapan Vicdansızların eline düşen bu Düzensiz göçmenlerin bir kısmı deniz üzerinde batan iptidai botlarda bir kısmı hacimlerinin en az 8-10 katı fazla yüklendikleri araçlarda hayatlarını kaybettiler.
Son birkaç gündür Türkiye’nin dört bir tarafından bazen ulaşım araçları ile bulamayanlar ise piyade bir şekilde Yunanistan sınır kapısına ulaşmaya çalışıyorlar ki buradan başta Almanya olmak üzere daha rahat bir hayat sürebilecekleri Avrupa ülkelerine kavuşabilsinler.
İşin siyasi bölümü bir tarafa asıl üzerinde düşünülmesi gereken mesele tamamı Müslüman olan bu “Düzensiz göçmenlerin “ daha iyi bir hayatı neden Müslüman ülkelerde değil de nüfusun nerede ise tamamının Hıristiyan olduğu Avrupa ülkelerinde bekledikleridir.
Bir Müslümanın insanca yaşamı, daha iyi bir hayatı, Eğitimi, Sağlığı, kültürü daha açık bir ifade ile medeniyeti Müslüman olmayan Avrupa ülkelerinden bekliyor olması hepimizin şapkamızı önümüze koyup düşünmemizi gerektirmektedir.
Türkiye içerisinde bile bir şehirden başka bir şehire gidebilmek hepimize çok zor geliyor, Bulunduğumuz şehirden daha iyi şartlar sağlasa bile “annem-babam-ailem-Arkadaşlarım burada şimdi buradan ayrıl oraya git yeniden arkadaş-eş-dost bul, çevre edinmeye çalış, bunlar çok zor iş en iyisi bulunduğum yerde kalayım zira burada mutluyum” anlayışı bizi bulunduğumuz yerde kalmaya bir noktada mecbur ediyor.
Böylesi bir noktada “Suriye’den, çık Türkiye’ye gel, Türkiye’yi de bir ara istasyon olarak gör ve en kısa zamanda Avrupa’nın herhangi bir ülkesine ölümü bile göze alarak git” şeklindeki düşünce baştan beri anlatmaya çalıştığımız “Vatansızlık” kavramını daha iyi anlatıyor.
Eskiler “sıcak ahırdan dana çıkmaz” derlerdi, Dolayısı ile hiç kimse yerinden yurdundan, Memleketinden daha da önemlisi vatanından kolay kolay ayrılmak istemez, ancak Ortadoğu Coğrafyasında bir türlü sağlanamayan düzen yüzünden orada yaşayan kim varsa canını kurtarmak adına vatanından ayrı düşüyor.
Son birkaç gündür “ Düzensiz Göçmenlerin” başta Yunanistan olmak üzere Avrupa’ya açılan diğer sınır kapılarında karşı karşıya kaldıkları kötü muameleleri görünce “Allah hiç kimseyi yerinden yurdundan etmesin, Vatansız bırakmasın” diye dua ediyoruz.
“Vatansızlık” kavramının düşüncesi bile kötü……