Vadedilmiş topraklar

Bazı şeyleri sadece anlayabilmeye çalışıyorum. Ve bazen bunu okuyucuyla birlikte yapmaya gayret ediyorum. Son zamanlarda bana garip gelen konulardan biri de «Vaadedilmiş Topraklar» konusu

Düşündüğümüzden çok farklı bir şeyler mi oluyor çünkü Dünya üzerindeki bütün Yahudilerin toplamı 15 milyonu geçmiyor. İsrail’in nüfusu ise yaklaşık 9 milyon civarında. Bunların tümünün arzusunun da büyük İsrail sınırları olmadığı tahmin edilebilir bir gerçeklik ancak yine de Ne kadar mantıklı olur bilememekle birlikte, tümünün bu projeyi sahiplendiği ve yaşamakta olduğu Amerika’dan, Rusya’dan ve çeşitli ülkelerden çoluğunu çocuğunu da alıp oradaki yaşamını bırakıp İsrail’e döndüğünü düşünelim.

Hep birlikte Tanrıları Yehova’nın ne zaman gerçekleşeceğini söylememekle birlikte bu topraklara sahip olacaksın dediği topraklara ulaşmak için savaştılar. Yehova gerçekten ister mi bilinmez ama hedeflerine ulaşmak için de 500 milyon Müslümanı katlettiler.

Ve yukarıdaki haritada kırmızı ile belirtilen kutsal topraklara sahip olduklarını varsayalım. 15 milyonluk Yahudi nüfusu bu topraklara eşit aralıklarla dağıtsanız İki insanın arasında 5 kilometre mesafe olur.

Dolayısıyla Yehova her ne kadar Musevilere bir toprak vadettiyse de İsrail açısından bakıldığında şu günkü koşullarda bu topraklara sahip olmak mantıklı değildir. Bu topraklar Yehova’nın çocuklarına huzur getirmez.

Öyleyse bugün bu işi yapan İsrail değildir. Bu nedenle düşünürler büyük ölçüde bu işlerin arkasında Amerika’da yer alan Yahudi lobilerinin etkilediği ama diğer taraftan İsrail’i kullanıp kendi hedeflerine ulaşmak isteyen Amerika olduğunu belirtiyor.

Amerika yüksek teknolojisiyle destek olup İsrail’i kışkırtıyor. Böylelikle çok geniş bir coğrafyaya 15 milyon Yahudi üzerinden hakim olacak deniliyor. Bu yaklaşım ayakları yere basıyor görünmekle birlikte şu anki koşullarla kıyaslandığında çelişik durumlar içeriyor. Çünkü zaten coğrafyayı kendisine bağlı Şah krallar üzerinden Amerika yönetiyor Hatta öyle yönetiyor ki Petrolün %99'u Amerika'ya gidiyor, kalan %1 pay Şah Kral’ın oluyor ama o da parasını İsveç bankalarında tutuluyor.

Fransız devrimiyle Dünyanın yeni tasarımına milliyet ve aidiyet duyguları egemen oldu. Arap kendisini Arap‘ın yönettiğine inanırsa buna müsaade ediyor. Sözgelimi Amerika bu toprakları işgal edip Arap’ın başına maykılı, corcu bıraksa İsyanlar bitmek bilmiyor.

Elde edeceği kardan fazla zarar ediyor. Bu nedenle Arap’ın başına gene bir Arap koyuyor ve coniye yaptıramayacaklarını yaptırıyor.

Eğer Arap’ı alıp bölgeyi maykıla, corca yönettirirseniz Arap isyan eder. Zaten Corçta para kazanmak için elde ettiği varlığın tümünü Amerika'ya vermeyi reddeder.

Bölgeye yatırım yapmaya başlar. Parasını İsveç bankalarına götürmek yerine yatırım yapmayı ve gelirini arttırmayı tercih eder.

Yani Amerika’nın bu güne kadar kullandığı, ülkeyi yerel yöneticilere istediği şekilde yönettirme paradigmasını değiştirip toprakların sahibi olmak istemesi için ne değişmiştir.

Şu an yönettirdikleri ne istedi de vermediler. Bu yeni güçler daha iyisini mi yapacak. Bu nedenle Amerika’nın bu yeni ve çok daha zor projeye girişmesini gerektirecek özel bir proje, bir amaç  olması gerekir.

Düşünsenize Arap’ı Yahudi’ye yönettirmeyi deneyecek. Bu zor bir yol. Oysa bugüne değin her ırkı kendi çobanına güddürürdü.

İşte bizim bunca mantıksızlığa rağmen niçin böyle bir sürecin ilerlediğini, bu yaşanan gelişmelerin nedenini anlamamız gerekiyor.

Burada da «Yeni Dünya Düzeni» tasarımı çerçevesinden bakmadıkça bir yere varmak mümkün olmuyor. Yeni Dünya’yı kurmak için bir şeyler tasarlanıyor. Belki nüfus azaltmanın ilk tezgahı burada olacak…

Belki her yeni Dünya’nın yeni enerji modeli olur ve yeni dünyanın yeni enerji modeli bu topraklarda yer alıyor.

Belki de sadece teknolojiyle sahnelenen ama gerçekte olmayan bir savaş olacak. Herkes korkacak, coğrafya isteğe uygun olarak dizayn edilecek. Göçlerle Avrupa'da da yeni bir dizayn gerçekleştirilecek. Böylelikle renkler birbirine karışıp tek bir renge kesecek, Fransız Devrimi dünyadan silinmeye çalışılacak.

Ancak hepsinden daha belirgin olanı ise İslam’ın karizmasını çizmek, islamı dönüştürmek, evirmek, bozmak. Hz.Muhammed'in uyguladığı İslam sosyolojisinin yükselmemesini sağlamak. Çünkü bu yükseliş küresel elitlerin özledigi, istediği Dünya sistemini paramparça ediyor.

İslam'ın malın sahibini Allah olarak görmesi, zenginden malını dağıtmasını istemesi, bütün insanları Allah karşısında eşit görerek köleliği kaldırması Yeni Dünya Düzeni kurmak isteyenlere engel oluyor.

Elitler hayvancılığı kaldıralım, yapay et derken peygamberimizin sosyolojisi kurban diyerek et yetiştiriciliğini özendiriyor. Onlar kapital derken, zekat diyor. Onlar ibadet bireyseldir derken cemaat diyor.

Camilerden 5 vakit haydi kurtuluşa diye bağırtıyor.
Kurtuluşu da işte yukarıda sosyolojisi diye tarif ettiklerim olarak ifade ediyor.

Sadece bir şey net. Bu savaşı eski bilgiler, eski paradigmalarla açıklamak mümkün değil. Yeni Dünya kuruluyor ve herkes buna gönül rızasıyla destek olmuyor.