Umuda sarılıp kalemi elime aldım. Belki en güzel makalemi yazarım, bir kişinin de olsa gönlüne ve yüreğine dokunurum diye. Belki o bir kişide sevgi filizlenir bire on verir, ona bin verir umutlar çoğalır diye. Umut, tohumu toprağa ekmektir, bulutta yağmuru görmektir.
Umut, iki ayağın üzerine kalkmadan yürünmeyeceğini bilmektir. Zira ancak bir mücadele, bir eylem, bir emek sonrasında umutlanma hakkını kendimizde bulabiliriz. O mücadeledir ki bizi ayakta tutan, hayata bağlayan, dünyayı yaşanabilir kılan.
Umut, yaşamanın ta kendisidir. Yaşayanlar ,umut edenlerdir. Hayat mücadelesinin sırtına yüklediği yükü taşıyabilme enerjisini veren iksirdir. Yolun sonu aydınlıktır diye içinde yankılanan sestir. Karanlık bir gecede yolunu kaybeden yolcuya, gecenin sonu sabahtır muştusunu yüreğine üfleyen neyzendir.
“Umut, fakirin ekmeğidir “ derler. Sadece fakirin mi ekmeğidir? Umut; bir gün gelip en güzel şiiri yazacağım diyen şairin, bir gün gelip en güzel kitabı yazmak dileyen yazarın, bir gün gelip en güzel besteyi yapmak isteyen müzisyenin. Hastanede şifa bekleyen hastanın, parasından para kazanmak isteyen zenginin de ekmeğidir. Bir gün gelip seveceğini, beyaz gelinlik içerisinde huriler gibi süzüleceğini, çocukları büyüyeceğini, okuyup büyük adamlar olacağını, evlendirip torunlarını kucağına alacağını hayal edenlerinde ekmeğidir umut.
Umut, yarına tutunmadır. Yarını hayallerle güzelleştirmektir. Şair diyor ya:
“En güzel deniz henüz gidilmemiş olandır
En güzel çocuk henüz büyümedi
En güzel günlerimiz henüz yaşanmadı
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz
Henüz söylememiş olduğum sözdür.
Umuda bin kurşun sıksa da ölüm
Unutma umuda kurşun işlemez gülüm”
Öldükten sonrada bizi bir hayatın beklediğine inanmış olanların umutsuz olmaları mümkün değil. Eğer bugünden sonra yaşanacak bir hayat varsa, alacağımız bir nefes varsa umut da var demektir. Şimdi gece olduğuna bakma şafak söker gündüzde olur. Kış olduğuna bakma, mevsim döner ilkbahar olur. Günah işlediğine bakıp umutsuzluğa düşme tövbe kapısı da sonuna kadar açık.
Vedat Günyol, Albert Camus’un “Yabancı “adlı kitabına yazdığı önsözde diyor ki:
“Yaşamın sonu ölümle bitiyor diye, kapayacak mıyız gözümüzü, yüreğimizin kapılarını, bu yaşanası dünyanın güzelliklerine, bunların yanında insanların acılarına, çaresizlikleri ne? Mademki yaşıyoruz, yaşadığımız sürece mutlu olmaya, sağımızda solumuzda mutluluk yaratmaya bakmalıyız.
Gerçek umutsuzluk, can çekişme, mezar ya da uçurumdur. Umutsuzluk konuştu mu hele yazdı mı, hemen bir kardeş el uzanır sana, ağaç anlam kazanır, sevgi doğar. Edebiyat olan her yerde umut vardır.” Bende diyorum ki nefes aldığın her anda bir umut vardır. Zaten her aldığın nefes bir umuttur.
Bir umut sevdiğin bugün uzaklarda da olsa seni anmıştır. Bir umut vefalı dostun seni arkandan hayırla yâd etmiştir. Bir umut beklediğin belki sabah çıkagelmiştir. Umut yaşama tutunmaktır.
Umut, toprağa tohum ekmektir. Sonra “Tevekkeltü Al Allah “demektir.