Türklerin Olmadığı Bir Dünya hayalindeki zavallılar ve Türkler (3.Bölüm)

Şimdi Altaylardan, Moğolistan’dan ve Afganistan’dan çıkalım Avrupa’ya doğru yaklaşalım. Binlerce yıldır var olan ipek ve baharat yolunu takip edelim. 

Kazakistan, Kırgızistanve Özbekistan’da yaratılan karışıklıkları birbirleri arasında çıkarılmaya çalışılan kavgaları bir tarafa bırakalım ve İran’ı inceleyelim. 

Bu ekonomik rotanın önemli kavşaklarından birisi İran.

Nüfusunun yaklaşık yüzde 20 sini Azeri Türkler oluşturuyor. Türkleri İran’da azınlık gibi düşünenler yanılır çünkü bu nüfusun büyük bir kısmı İran kuzey batısında yaşar ve rotanın en önemli şehirlerinin çoğunluk halkını oluşturur.

Bölgenin Şii hakimiyetindeki büyük ülkesi İran aslında Moğol istilası öncesinde sünni idi. 

Safevilerin ortaya çıkışı ile  hem İran hem de Azerbaycan şii mezhebini benimsediler.

 SSCB zamanında Azerbaycan rus kontrolündeyken, İran Şahlık rejiminden Ayetullah Humeyni’nin yaptığı İran devrimi ile mollaların yönettiği bir İslam Cumhuriyeti haline dönüştü.

Bu dönüşümün en tehlikeli bölümü İran’ın rejimini çevredeki ülkelere ihraç etmeye çalışması bunun için çaba sarf etmesi olarak değerlendirmek lazım.

 SSCB’nin dağılmasının ardından içindeki Azeri Türkler nedeniyle Azerbaycan’a düşmanca davrandı ve Ermenileri destekledi. Yakın zamana kadar içerisindeki Türklerin ayrılıkçı mücadeleye başlayacağına olan korkusu nedeniyle Hem Türkiye hem de Azerbaycan ile ilişkilerinde hep mesafeli oldu.

 Yeni seçilen İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan’ın Türk kökenli olmasının uzun vadede İran’ı nasıl değiştireceğini hep birlikte göreceğiz.

Bölgede Avrupa ve Amerika’nın dengeli bir İran’ı mı yoksa dağılmış bir İran’ı mı istediği konusu uzun tartışılması gereken bir durum.

Benim gördüğüm dağılmış bir İran’ın içindeki yoğun Türk nüfusu ile Türkiye ile Azerbaycan’ın arasındaki bağlantıyı sağlayabileceği bu Türk kolyesinin, bu rotanın büyük bir kısmının Türk kontrolüne geçmesine sebep olacağı için, ambargo altında ya da rejimi değişerek batı kontrolüne girecek bir İran’ın daha tercih edileceği şeklindedir. 

Bu nedenle “şimdi sıra İran’da” tezi ancak parçalanmadan yeni bir İran şeklinde olabilir.

Burada biraz da Azerbaycan’dan söz etmek gereklidir.

Azerbaycan’ın tarihi esaretler tarihidir.

Bağımsızlığına kavuştuğunda bile bu bağımsız yönetim  çok kısa sürmüş, Ebulfez Elçibey’in Rus Amerikan ve belki de İsrail  organizasyonu ile görevden alınıp Nahçıvan’a sürgüne gönderilmesi, yerine SSCB zamanında Rus Polit bürosunun en önemli yöneticilerinden birisi olan Haydar Aliyev’in getirilmesi ile uzun yıllar Rus baskısında yaşayan  Azerileri yarı krallık şeklinde bir yönetime zorlamıştır.

Aliyev ailesi tarafından yönetilen ülke Avrupa Amerika ve İsrail’in kontrolündeki bir ülke haline gelmiş, İran Azerileri ile birleşmeme koşulu ile Dağlık Karabağ’ın alınmasına izin verilerek yakın ve güçlü bir şekilde kontrol altına alınmıştır.

Bu kontrol şimdilik en iyisi olduğu için bir kontrol olup Türk’e dair riskleri en aza indirebilmek için Ermenilerin desteklenerek Azerbaycan’ın başına dert olması için gerekli çalışmalar hız kesmeden devam etmektedir.

Ermenilerin yeter süre sonunda tekrar Azerbaycan üzerindeki emelleri için mücadele edeceklerinin bilinmesi şarttır. 

İran’ın bütünlüğünün korunması belki rejimin Avrupa lehine değişmesi,  Ermeniler ile mücadele etmek zorunda kalan ve Türkiye ile ilişki kurmakta zorlanan Azerbaycan şeklinde orta vadede gerçekleştirilmeye çalışılan planın amacı Türkleri bir araya getirmeme planıdır.

Amerika’nın Basra, İsrail ve Suriye üzerinden Akdeniz, Yunanistan ve Avrupa yeni rotası, işte bu coğrafyalardaki Türk varlığı nedeniyledir.

Tümüyle kontrol edilen ülkeler yaratılsa bile bu ülkelerde hakim Türk nüfusunun varlığı o kadar ciddi bir risk olarak görülmektedir ki, ciddi demografik değişiklikler, alternatif güzergahlar yaratılarak bu riskin azaltılmasına çalışılmaktadır. 

Bu rotalar ve çabalar dere üzerine ev inşaa etmek gibidir. 

Gün gelir bir sel olur silip süpürür o planları.

Bu sel Türk selidir.

#amp-auto-ads