Türk Rönesansı

Rönesans neden üç yüzyıl gecikiyor? diye soruyor Jules Mıchelet ‘Rönesans’ isimli kitabında ve şöyle devam ediyor:

“Niçin Ortaçağ, ölümünden sonra üç yüzyıl yaşıyor?

Bu çağın korkutma siyaseti, polisi, ateşte yakma cezaları, Ortaçağ’ın yaşaması için yeterli değildi. İnsan bunların hepsini kırıp parçaladı. Onu kurtaran okul, akıl ve kavrayışa karşı akıl yürütmeyle bir halk topluluğunun oluşmasıdır..”

Rönesans (Yeniden Doğuş) Ortaçağ ile Reformların arasında ki tarihi kesittir.

Deneysel düşüncenin canlandığı, Antik Yunan filozof ve bilim insanlarının çalışmalarının farklı dillere çevrildiği, hümanizm üzerine yoğunlaşma yaşandığı, matbaanın bulunmasıyla bilginin daha geniş kitlelere ulaştığı ve gerçekten çok radikal değişimlerin yaşandığı bir süreçtir Rönesans.

Bu dönem aynı zamanda birçok alanda geriye düşen kıta Avrupa’sının yeniden ticaret ve keşiflerin yükselişinin yaşandığı bir dönemdir de.

Ne var ki Ortaçağ’ın eski kalıntıları varlığını Rönesans sonrası bile devam ettiriyor.

Ta ki bilim ve teknolojinin insan yaşamında her şekilde yer etmesi, sanayi devrimi ile ortaçağ anlayışı yok olup gidiyor.

Ülkemiz de ise Ortaçağ karanlığı ne yazık ki Cumhuriyet devrimine değin devam etti.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyet anlayışı Anadolu topraklarında ki ortaçağ kalıntılarını söküp atıyor.

Türk Rönesans’ı Atatürk ile bu topraklarda hayat buldu.

Eğitim ve öğretimde, bilimde, sanatta, kültürde, sosyal yaşamın her alanında Cumhuriyetin medeniyet yolundaki adımları sağlam olarak atıldı.

“Yaşamda en geçerli yol bilimdir, fendir. Bilim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir, sapkınlıktır” demiş Mustafa Kemal Atatürk.

Sonuna kadar doğru.

Eğer Atatürk olmasaydı Türkiye bugün Arap ülkeleri gibi yarı sömürge, bilim ve teknolojinin uzağında baskıcı yönetimlerin söz sahibi olduğu bir ülke olurdu.

Denildiği gibi Osmanlı’yı düşmanları değil, Osmanlının yenileşmeye karşı olan anlayışı bitirdi.

Matbaanın bulunmasından 300 yıl sonra ülkemize getirilmesi zaten her şeyi anlatıyor.

1699 yılındaki Karlofça Antlaşması ile başlayan toprak kayıpları, Avrupa ve dünyanın hızla yol aldığı bilim ve teknolojiye karşı set çekilmesi Osmanlını sonu hazırladı.

Neyse ki Atatürk vardı.