Her geçen gün Koronavirüs salgınının ne büyük bir bela olduğunu en ince detaylarına kadar öğreniyoruz, Birbiri ardına alınan güvenlik önlemleri bundan sonraki sürecin bundan öncesine göre daha zor daha çetin geçeceğinin habercisi.
Vatandaş ilk günlerin aksine artık işin şakası olmadığını anlayınca yöneticilerin verdiği talimatları yerine getirebilmek adına ellerinden gelen tüm gayreti de gösterdikleri artık aşikar.
Biz bu yazıyı yazmaya başlarken İçişleri Bakanı Soylu "Bu akşam bir tedbir daha getiriyoruz. Otobüs seyahatlerini kısıtlıyoruz,Tüm otogarlardaki otobüs seyahatleri izne bağlı, mücbir sebep olmadan sefer yaptırmayacağız, Bu geceden itibaren tüm Türkiye'de geçerli olmak üzere, cumartesi-pazar, piknik alanları, ormanlar ve sahil kenarları yasaklanacak."şeklindeki duyuyu bütün vatandaşlara ilan etti.
İçişleri bakanı Süleyman Soylu bir taraftan, Sağlık bakanı Fahrettin Koca ve Milli Eğitim bakanı Ziya Selçuk diğer taraftan kabinede bulunan diğer bakanlar el birliği ile bu zorlu süreçten çıkabilmek adına çözüm önerileri sunuyorlar.
Burada devleti yönetenler kadar hatta onlardan daha fazla fedakarlık ve sorumluluk bizzat vatandaşın kendisine düşüyor, Hükümetten gelen tedbirleri dinleyen ancak uygulama noktasına gelince hiçbir kanun-kural tanımayan belli sayıdaki vatandaşımız kendileri ile birlikte yakın çevresindeki insanların hayatını da tehlikeye atıyor.
Hepimiz biliriz ki Halk tarafından benimsenmeyen bir hadisenin başarılı olma şansı asla yoktur, Kim ne derse desin kim hangi tedbiri alırsa alsın o mesele vatandaş tarafından sahiplenmedikçe çözüme kavuşturulamaz.
Bu sahiplenmenin bizi nasıl büyük belalardan kurtardığını “Asrın felaketi” olarak nitelenen 1999 yılındaki Marmara depreminde ve 15 Temmuz 2016 yılında bir grup kanı bozuk tarafından hayata geçirilmeye çalışan Darbe teşebbüsünde birebir gördük, yaşadık.
Artık kabul etmeliyiz ki bu sefer durum daha farklı, daha kötü, daha tehlikeli, daha acımasız, kendisini göremediğimiz elle tutulmayan herhangi bir şekli olmayan Koronavirüs salgını dünyayı bir uçtan bir uca etkisi altına almış beraberinde bizim memleketimizi de sarıp sarmalamış durumda.
Bu zor süreçte Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, hangi siyasi partiye ve dünya görüşüne sahip olursa olsun tüm yerel yönetimlerin, bütün STK’ların ama en başta da sözünü ettiğimiz gibi vatandaşlarımızın el ele gönül gönüle hareket etmeleri artık bir mecburiyet haline gelmiştir.
Dünya ile birlikte Türkiye’de koronavirüs salgını karşısında yaşadığı ilk şaşkınlığını kısmen de olsa üzerinden atmış,alınması gereken tedbirleri elden geldiği ölçüde kendi hayatında uygulamaya başlamış durumdadır.
Bundan sonrası için yani hayatta kalabilmek, henüz çaresi bulunamamış bir virüs dolayısı ile hem kendi hayatımızı hem de yakınlarımızı kaybetmemek adına bu zamana kadar olandan kat be kat daha fazla birlik olmak aynı noktaya bakmak durumundayız.
Akis takdirde bu koronavirüs salgını bizi paramparça edecek, Cenazemizi bile bulamayacaklar.