Tebrizli


Trende orta yaşlardaki yanımda oturan adam telefonunu bana uzattı.

Adama döndüm, WhatsApp'tan karşıdaki kişiye Türkçe mesaj yazmamı istiyordu.

Telefondaki yazıdan Arap olduğunu anladım, ama Azerice konuşuyordu.
"Menim telefona yazarsan, men İstanbul'a gelirem, seni arıram, sana erişemerem."
"Dur!" dedim, "Yazmaya gerek yok, şu düğmeye bas ve konuş, sonra konuşma bitince bırak, o gider." dedim.
"Öyle cene de olur mu ki?" dedi bana ve denemeye başladı.

Biraz uğraştıktan sonra mesajını gönderdi, karşıdan cevap geldi.

Ama gelen cevaptan hem memnun olmadığı hem de anlamadığını, hareket ve mimiklerinden anladım.

Telefonu yine bana uzattı.
Karşı taraf bir konum atmıştı, konumu bana gösterdi, ben konumu açtım, baktım baktım, burası İstanbul değildi.

Konumu küçülttükçe işaret Afrika’ya doğru kayıyordu.

Kuzey Afrika batısında yazıdan da kararımı verdim.
"Burası Fas," dedim.
"Fas nere ki?"
"Mısır, Cezayir,  Kuzey Afrika..." dedim. 
Adamın yüzü biraz daha değişti...

Haber vermeden İstanbul’a gelmiş.

Dört gün İstanbul'da kalacak.  

Bana başladı dertlerini anlatmaya...

Karşı taraftaki adam kendisi gibi inşaat mühendisiymiş.

Türkiye'de iş imkânı bakmaya gelmiş.

Benim takım elbisem ve kravatım hoşuna gitmişti.
"Giyiminiz ve kravatınız çok hoştur..." gibi cümleler kurdu.

Telefonundan kravatlı çekilmiş fotoğraflarını bana gösterdi.
"İran'da yasak!" diyor.

"Men Tebrizliyem, Tebriz'in çoğu Azeri. Farsiler, bizi sevmir. Mollaların çok baskıları var. Eşimle bir kızım İran’da, orada yaşamak zor." diyerek memleket sorunlarını benimle paylaştı.


Ne zor cümleler kuruyordu, benden yaşça küçük olmasına rağmen görünürde büyük gözüken, Tebrizli adam.

Telefonu çaldı, karşı taraf ile Azerice konuşuyordu.

Bana döndü Sirkeci'de inecekti, Üsküdar'da inmek için "Hoşça kal!" dedi ve gitti.

#amp-auto-ads