Tam gaz kutuplaşma

Bizim memlekette seçim kazandıktan sonra kameraların karşısına geçen ve eline mikrofonu alan ne kadar siyasetçi varsa tamamı “ –Biz seçimi kazandık ancak bize oy veren vermeyen herkesi kucaklıyoruz, ülkeyi ortak akıl ile yöneteceğiz kimseyi ötekileştirmeyeceğiz” ile başlayan ve dinleyicileri galeyana getiren konuşmayı yapar dururlar.

Ancak tecrübe ile sabittir o konuşmayı takip eden günlerde bırakın ülkeyi ortak akıl ile yönetmeyi seçimi kazanan partiler en azından kendi seçmen kitlesini konsolide etmek için öylesine kutuplaşma dolu söylemler kullanırlar ki anlayabilene anlatabilene aşk olsun.

Kutuplaşma siyaseti bizim ve bize benzeyen ülkelerde pirim yapabilir daha da önemlisi birkaç kez üst üste seçimde kazandırabilir ancak toplumun aynı noktaya yürümesi adına hiçbir işe yaramaz.

Türkiye şu sıralarda tamda sözünü ettiğimiz o kutuplaşmayı yaşıyor, Sporda, sanatta, sosyal hayatta kısacası ortak duygular ile hareket etmemiz gereken hangi mevzu varsa herkse tamamen zıt kutuplara doğru koşmaya başlıyor.

Mahallesinde, sokağında, birlikte yaşamak zorunda kaldığı apartmanda, beraber çalıştığı işyerleri dahil var olan tüm katmanlarda ortaya siyaseten çıkartılan söz konusu kutuplaşma hayatı bize zindan etmeye yetiyor.

Anlatmaya çalıştığımız kutuplaşma yukarıda da belirttiğimiz gibi bir yada birden fazla siyasi partiye seçim kazandırmaya yettiği için kazanan taraflar adına olağanüstü bir kazanç sağladığı söylenebilir.

Ancak bu durumun aşağıda yani halk arasında meydana getirdiği tahribatın kimler yada ne şekilde giderileceği ile ilgili hiç kimsenin en ufak bir fikri olduğunu sanmıyoruz.

Bizim toplumda üç kişinin bir arada olduğu bir toplantıda ana konu ne olursa olsun en geç üç dakika içerisinde konu dönüp dolaşıyor siyasete geliyor.

O toplantıya gelmeden önce kendisine yakın yazar-çizerleri, okuyan yorumcuları dinleyen kim varsa zaten zihnini söz konusu karşıtlık üzerine konumlandıranlar o andan itibaren başlıyorlar hiç durmadan kendilerini haklı çıkartacak argümanları bir birinin peşi sıra anlatmaya.

Tabi böyle bir durumda kendisi gibi karşıdaki da aynı silah ve aynı düşünceler ile masaya oturduğundan olsa gerek çok kısa bir zaman sonra iş tartışma boyutundan çıkıp adeta bir meydan savaşına dönüyor.

Sağduyu sahibi olarak bizde bize benzeyen çok sayıda arkadaşımızda bu kutuplaşmasının kimseye faydasının olmadığını işlerin her geçen gün daha fazla olumsuz bir noktaya gittiğini söylüyorlarsa da bu söylemler rüzgara karışıp gidiyor.

Aslında siyasetçi de işin farkında, oda ülkenin yarısın kalplerinde bu kutuplaşma dolayısı ile derin tahribatlar açıldığını ve açılan bu tahribatın gelecek zamanlarda bizi büyük zorluklar içerisinde bırakacağını biliyor ancak işin ucunda seçim kazanmak olunca sorun sürekli öteleniyor.

Beklentimiz gelecek dönemlerde kutuplaşmayı öteleyen ,kutuplaşmanın bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerin başında geldiğini siyasetçiler ile karşılaşmak.

Umarız çok şey istemiyoruzdur.