Suriye’deki Türkiye oyunu

Suriye’de yaşanan olaylar, yıllardır bölgede süregelen çatışmaların sadece bir parçası gibi görünse de, gerçekte çok daha derin, çok daha stratejik hesaplarla yürütülen bir sürecin yansımasıdır. Bu süreçte, özellikle Alevi toplumuna yönelik yapılan kıyım, bir mezhep savaşının ötesinde, küresel güçlerin bölgeyi yeniden dizayn etme planlarının kanlı bir sahnesine dönüşmüştür.

Alevi Kıyımı: Mezhep Değil, Stratejik Bir Hamle

Ortadoğu, tarih boyunca mezhep farklılıklarının kaşındığı, halkların birbirine kırdırıldığı ve büyük güçlerin çıkarları uğruna feda edildiği bir coğrafya oldu. Suriye’de Alevi toplumuna yönelik yapılan saldırılar da tam olarak bu planın bir parçasıdır. Burada mesele, ne Şii-Sünni gerilimi ne de iç savaşın doğal bir sonucu; aksine bilinçli, yönlendirilmiş bir soykırım girişimidir.

Aleviler, Suriye’de sadece bir inanç grubunu değil, aynı zamanda laiklik ve farklı etnik grupların bir arada yaşayabildiği bir dengeyi temsil ediyordu. Bu yüzden hedef alınmaları, sadece bir inanç grubunu yok etme çabası değil, bölgedeki çeşitliliği ve dengeyi ortadan kaldırma projesinin bir ayağıdır.

Bu kıyım, sadece radikal unsurların eliyle değil, küresel güçlerin dolaylı desteğiyle de şekillendirildi. Mezhepsel gerilimleri körükleyen medya propagandası, finanse edilen terör grupları ve sahada oluşturulan kaos ortamı, Alevi toplumunu yalnızlaştırma ve yok etmeye yönelik büyük bir planın parçasıdır.

Türkiye’yi Oyuna Getirme Çabaları

Türkiye, tarih boyunca Ortadoğu’nun dengelerinde kritik bir oyuncu oldu. Ancak Suriye krizinde, büyük güçler Türkiye’yi de bir oyunun içine çekmeye çalıştı. Başlangıçta “insani müdahale” adı altında Türkiye’nin bu savaşa aktif katılımı teşvik edilirken, aslında hedef Türkiye’yi uzun vadede yıpratmak ve bölgesel krizlerin içine çekmekti.

Özellikle Suriye’de mezhep temelli bir savaşın büyütülmesi, Türkiye’ye de sıçrayabilecek bir yangın olarak kurgulandı. Türkiye’nin içindeki farklı mezhepler arasındaki hassas dengeler, dış güçler tarafından sürekli kaşındı. Ancak bu oyuna düşmemek, Türkiye’nin çıkarlarını korumak için atılması gereken en büyük adımdı.

Bölgeyi karıştıran güçlerin en büyük hedeflerinden biri de Türkiye’yi sahaya sürmek, komşularıyla savaş haline getirmek ve ekonomik-siyasi gücünü kırmaktı. Bugün görüyoruz ki Suriye’deki trajedi sadece bir iç savaş değil, küresel bir satranç tahtasında oynanan büyük bir oyunun parçasıdır.

Ne Yapılmalı?

Türkiye, mezhep savaşlarının dışında kalmalı ve bölgedeki tüm halkların güvenliğini sağlayacak bir denge politikası izlemelidir.

Küresel güçlerin Ortadoğu’yu şekillendirme planlarına karşı bölge halklarıyla iş birliği içinde olunmalıdır.

Medya manipülasyonlarına karşı dikkatli olunmalı, halkın kutuplaştırılmasına izin verilmemelidir.

Türkiye’nin Suriye politikasında temel hedef, bölgeyi istikrara kavuşturmak ve barışı sağlamaktır.


Suriye’de Alevilere yapılan kıyım, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bu sadece bir grubun yok edilmesi değil, bölgenin etnik ve kültürel yapısının değiştirilmesi çabasıdır. Türkiye bu oyuna gelmemeli, tam tersine bölgenin barış ve huzurunu savunan güçlü bir duruş sergilemelidir.

#amp-auto-ads