14 Mayıs 2023 genel seçimlerin neticesi malum. 21 Yıllık AKP iktidarın Türkiye tablosu: ekonominin dibe vurduğu, gerçek enflasyonun üç haneli rakamlarla zikredildiği, yükselen döviz kurunun önlenemez yükselişi, on binlerce yabancı uyruklu göçmenin ülkemizi işgal etmiş gibi her yerde serbestçe dolaşmaları, Ege deki Türkiye’ye ait 21 adanın Yunan askerleri tarafından işgali. vs. vs.
Binlerce yalanın, uydurma kaset görüntüleri ve iftiranın seçim meydanlarında coşkulu alıcısı oluyor ve bu halk bunlara gerçekten inanıyorsa, her türlü olumsuzluğa rağmen iktidar değişiminde bir değişiklik olmuyorsa eğer Nazım Hikmet’in:
“Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer,
Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
Kabahat senin,
Demeğe de dilim varmıyor ama
Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”
Şiirinde olduğu gibi kimse kusura bakmasın ama ben kusuru muhalefetin kazanamayan liderlerinde değil, hala bu iktidara oy veren seçmende bulurum.
Türk Seçmeni ve Stalin Taktiği
İsmi tarihe “insan kasabı” olarak geçen Jozef Stalin, 2. Dünya savaşının devam ettiği günlerde bir gecede(17 Mayıs 1944) binlerce Kırım Türk’ünü hayvan vagonlarına doldurarak Rusya’nın doğusuna çalışma kamplarına göndermiştir. Nakledilen Türkler arasında Alman Nazi ordularına karşı Rus ordusu saflarında çarpışmış madalyalı askerler dahi bulunmasına rağmen Stalin bunların hiç birine acımamıştır.
Ve Hikâye
“Stalin ve çalışma arkadaşları birlikte toplanmış sohbet ediyorlardı. Birden yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi.
– “Sizler yıllardır devlet için çalışmış, ihtilale emeği geçmiş kişilersiniz. Söyleyin bakayım halkın yönetime kayıtsız şartsız baş eğmesi için yöneticiler nasıl davranmalıdır?”
Salonda bulunanlar çeşitli fikirler ortaya attılar. İçlerinde haktan, adaletten, demokrasiden, sürgünden, idamdan, hapisten söz edenler oldu. Stalin söylenenleri beğenmedi.
– “Yönetimi eline geçiren en güçlü ve en yücedir. Halkın karşınızda baş eğmesi için ne gerektiğini size bir örnekle göstereyim.
Hemen çalışanlardan birine buyurdu:
– “Bana hemen bir tavuk getirin.”
Tavuğu çabukça bulup getirdiler. Stalin salonda oturanların şaşkın bakışları arasında canlı tavuğun tüylerini yolmaya başladı.
Tavuğun bütün tüylerini yolup cascavlak bıraktıktan sonra salonun ortasına saldı. Çalışma arkadaşlarına döndü:
– “Şimdi izleyin bakalım bu şaşkın tavuk nereye gidecek.”
Zavallı tavuk çektiği azaptan kurtulmak için aralık kapıdan dışarı çıkmak istiyor ama soğuktan titriyor. Masaların altına giriyor, masa ayakları canını acıtıyor. Duvar diplerine gidiyor ama her yanı yara bere içinde. Şömineye yaklaşıyor ama tüysüz derisi sıcağa dayanamıyor.
Çaresizlikten tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına sığınıyor. Stalin cebinden bir avuç yem çıkarıyor ve yolunmuş tavuğun önüne tane tane atıyor. Yemlenen tavuk Stalin nereye giderse peşinden ayrılmıyor o da oraya gidiyor! Ağızlarını açmış şaşkınlıkla kendisini izleyen arkadaşlarına gülerek bakan Stalin şöyle diyor:
– “Gördünüz mü HALK dediğiniz topluluk bu TAVUK gibidir! Tüylerini yolacak ve serbest bırakacaksınız. O zaman yönetmek kolaylaşır!””