Siz Sahte Ardahan Sevdalıları...

Gazetecilik hayatım boyunca dilimden, yazılarımdan, haberlerimden adını düşürmediğim Ardahan'ın var olan sorunlarının çözümü ya da bu sorunların en aza indirilmesi için ortaya koyduğum mücadeleyi, gerek 35 yıla yaklaşan gazetecilik hayatımda, gerek 2 dönem başında bulunduğum ARDA/FED başkanlığım süresince, gerek hala başında olduğum Ardahan Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığında gerekse  adım gibi fakir olsam da gönlümle, kalbimle, insanım diyene kem bakmayan gözlerimle memleketime, ülkem ve üzerinde yaşadığımız tüm dünya için karınca kararınca olumlu bir şeyler yapmaya çalıştığımı, çabaladığımı sanıyorum.
Ama şu sıralarda yaşadıklarımın arka perdesini de anlatmak istiyorum. 
Özellikle de, 'Görev düşüyor ve veriliyorsa toplumsal sorunlarla da ilgilenmeliyim..' diyerek başına geçtiğim Ardahan Dernekler Federasyonunda devam eden göç ile batıya yerleşen Ardahanlının oralarda güçlü bir lobi oluşumu içinde bir araya gelerek, güçlenmesi için ortaya koyduğum çabayı hatırlatmak isterim.
Bu arada o dönem yani ARDAFED başkanlığım sırasında hala büyük bir zevkle yaptığım gerçek gazetecilikten kalma kuyruk acılarını saklamak için ellerinden geleni ardlarına koymayan sahte Ardahan sevdalıları ile mücadelem yaptığım çalışmaların on katıdır desem inanın.
Çünkü bu sahte Ardahan sevdalılarının benim bir gözümün olmaması için iki gözlerini kayetmeye razı olduklarını ben ve bizi takip eden gerçek Ardahan sevdalısı Ardahanlılar iyi bilmekteler...
Ve yazımı uzatmadan bir meseleyi anlatıp gerek gazetecilikte gerekse federasyon, futbol takımı ve gazeteciler cemiyeti başkanı olmamdan bu yana her çalışmamı içlerine sindiremeyen ama çamur atmak içinde çakallaşan, çelme atan, paçama yapışan sahte Ardahan sevdalılarının başlarına kapak yaptığım durumu anlatan 'Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla' hikayesine benzer bir durum anlatacağım.
Yani Ardahan, Türkiye ve Dünya için bu yaşa kadar ortaya koyduğum daha önceki onca çabalarımın küçük bir örneği olan Ardahan'a Baro girişimimi ve Türkiye Barolar Birliğinin Başkanını ziyaretimin arka perdesini anlatanı anlayın dercesine...
**Hoca ile Timur’un Hikayesi
Bir gün komşular bir araya gelip, hocaya giderler..
Ve “Aman hocam, ocağına düştük çare sende, bize rehber ol yardım et! Timur bahçelerimize bir dişi fil salmış, bu fil bütün ekinimizi yediği yetmezmiş gibi kalanları da bize yedirmiyor. Sen başımızda ol, Timur'a gidelim bizi bu dertten sen kurtarırsın. Haydi hep beraber gidelim bu fili bu bahçelerimizden çıkartalım” derler. 
Hoca da “Hadi peşime düşün de bir çaresine bakalım gerçi ben yakın bir zaman önce dersimi aldım ama sizin zarar görmenize gönlüm razı olmaz” der. 
Ve hep beraber Timur’un makamına gitmek için yola düşerler. 
Ama tam Timur'un makamına girecekleri sırada hoca arkasına döner bir bakar ki  kimse kalmamış. Arkasındaki halkın hepsi dağılmış, geriye de dönemez.
Hocayı gören Timur “Ne o hoca yine niçin geldin?” der? Hoca da “Ulu hakan, Akşehirlilerin size bir dileğini iletmeye geldim, efendim sizin bir dişi filiniz varmış. Bahçelerde yayılırmış bu tek olunca avara zarar yapıyormuş. Onun için ‘Hakanımız bir de erkek fil getirsin ikisi beraber hem otlasın hem de çoğalsın’ dediler. 
O da “Hay hay hoca” der. 
Ertesi gün bir fil daha gelir. Bahçelere salınıverir bunu gören Akşehirliler aman hocam ne oldu biz bir filden bıkmışken, fil iki oldu, ne yaptın sen?” demezler mi… 
Hoca da “Komşular benimle Timur’a gelseydiniz, dişi fili aldırtacaktım. Ama siz beni satıp, pardon benimle makama kadar gelmeyince fili çiftleştirdik, ikinci fili ben istedim..' ‘Akıllı deliye söyletir lafı’ derler. Ben o kadar deli miyim yalnız başıma ne yapılırsa onu yaptım kusura bakmayın” der. Korkak komşularını dertleriyle baş başa bırakır ve başından savar.
Not: Bu hikâyeyi okuyanlar, 'Aha başardık Fakir'i yıldırdık, yorduk, federasyonu bıraktı, gazeteciliği de bırakacak' diye sevinmesinler sakın...
Çünkü ben siz sahte Ardahanlıların gerçek yüzünü ortaya koymak için hala buradayım ve mevcut gazetelerimin yanı sıra bölgenin ilk E-Gazetesini yetmedi yerelde, ulusalda olan Nasrettin Hoca gibi onca meslektaşımla sizin gerçek yüzünüzü ortaya koymak için o sahte yüz perdelerinizi tek tek indireceğim..
'-Etme hocam, pardon Gazeteci Fakir sana kurban İndirdiklerine mi say!' diyen mi oldu?..
Yok daha bu ne ki hele durun daha çok kirli ve kara perde var... Sağ oldukça gerçek dostların desteğiyle bunların hepsini çiftleştirip, çöp edeceğim.
Çünkü bunların iki yüzlü yani çift ruhlu olduğunu ve aslında görüldükleri gibi dağ değil, çöp olduklarını daha yeni dün ele aldığım birkaç kişi ile çok da anlaşılmadı gibi.
Ha bu arada çift maaş alan, çantayı eline alıp gelenler, kendi düzenledikleri gece ve etkinliklerde kör, sağır misali birbirlerini ağırladıklarını da  unutmuş değilim...