Siyasette transfer

AK Partinin Ankara’da yaptığı 8. Büyük Kurultayında İYİ Partiden üç ve Gelecek partiden bir milletvekilinin partilerinden istifa ederek AK Partiye katılmaları katılır katılmaz da partinin MYK’sına alınmaları “siyasi partiler kanununu” bir kez daha gündeme getirdi.

Bilindiği gibi milletvekili ve belediye başkanı transferleri daha çok muhalefetteki siyasi partilerden iktidarda bulunan partiye doğru oluyor, zaman zaman bir muhalefet partisinden başka bir muhalefet partisine de geçiş olsa da böyle bir katılımda “Siyasi ikbal” olmadığından kamuoyunda fazla bir ses getirmiyor.

1983 yılında yapılan milletvekili genel seçimi öncesi yazılan siyasi partiler kanununun nerede ise tüm maddeleri değiştirmiş olsa da “bir siyasi partiden seçilen milletvekilli partisinden istifa ettiğinde başka bir siyasi partiye geçemez milletvekilliği de düşer” şeklinde bir madde eklenemediğinden söz konusu sıkıntı nerede ise kırk yıldır karşımızda duruyor.

Milletvekili genel seçimi öncesi parti bünyesinde çok sayıda idealist milletvekili adayı olmasına rağmen çoğu zaman kamuoyunda ki bilinirlikleri ve ekonomik durumlarının iyiliği dolayısı ile bir bakıyorsunuz o güne kadar mevcut parti ile hiçbir tanışıklığı olmayan isimler bir anda paraşüt ile listenin başlarına yani seçilecek sıralara oturmakta hiçbir sorun yaşamıyorlar.

Seçilebilecek sıralardan çok uzak noktadaki adaylar seçim takviminin açıklanması ve propaganda döneminin ilan edilmesi ile yollara düşüyor kazanma ihtimalleri olmadığı halde listenin üst sıralarındaki isimleri seçtirmek için dere tepe koşturup duruyorlar.

İşin bir başka acı tarafı da söz konusu partilerde ön seçim olmayışı.

Kamuoyunda ismi olan ve bir siyasi partiden aday olmak isteyen siyasetçiler hiçbir şekilde ön seçime girmek istemezler.

Bu isimler ile ilgili çoğu zaman siyasi partilerin genel başkanları kendi inisiyatiflerinde olan yüzde beşlik kontenjanı kullanırlar kullanırken de “Partimiz yapılacak ilk seçimde iktidara geliyor, dolayısı ile iktidara geldiğimde bakanlar kurulunu oluşturacağım isimler ile ilgili kanaat kullanıyorum, partimiz ön seçim istiyorsa listenin ikinci sırası ve ondan sonrası için mücadele edecekler” diyerek parti dışından gelenleri bir anlamda koruma altına almaktan asla geri durmazlar.

Seçim biter kazanan partide işler iyi giderken “kazanacağız” umudu ile yola çıkan ancak seçmen tarafından muhalefet partisi olarak görevlendirilen partilerde de çok kısa bir zaman sonra hoşnutsuzluğa dayalı huzursuzluklar oluşmaya başlar.

Parti aidiyeti olmayan ancak parti sayesinde milletvekili seçilen bu isimlerin ortaya koydukları olumsuz tavır çok değil birkaç gün sonra iktidar partisi tarafından fark edilince ondan sonra başlayan transfer faaliyetleri söz konusu isim yada isimlerin iktidar partisine katılıncaya kadar asla durmaz.

Söz konusu milletvekili transferi dünde vardı bugünde var görünen o ki yarında olacak.

Türkiye’nin bu transferler ile yoluna ne kadar devam edebileceği ayrı bir günden maddesi.

Ancak bir siyasi partiye gönül vermiş seçmenlerin helal oyları ile milletvekili seçildikten sonra iktidar partisine doğru yola çıkmak emek hırsızlığından başka bir şey değil.

Burada transferi yapan siyasi partiler ile ilgili çok şey söylenebilir, bu durum “ne yapalım gönlü vardı, rızası vardı” şeklinde de ifade edilebilir.

Transfer eden kadar edilenin de bu süreçte çok büyük günahı olduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor.

Her iki tarafında kendisini haklı gördüğü bir noktada iş dönüp dolaşıyor “Siyasette kralların değil kuralların dediği olmalı” noktasında düğümleniyor.

Siyasi partilere kanunun bir an önce değişmesi lazım.

Parti geçişlerinin önlenmesinden vaz geçtik en azından bir siyasi partiden istifa eden milletvekilinin yasama dönemi sona erinceye kadar bağımsız olarak kalmasının sağlanacağı bir yasal düzenleme yapılması artık şart olmuştur.

Ancak o zaman “Siyasetin sığınacağı tek liman ahlak olmalı” ifadesi gerçekleşir.

#amp-auto-ads